İSTANBUL - Kaos'un ajanı Joker, Christopher Nolan'ın çektiği 'Kara Şövalye' ile 2000'lere damgasını vurdu. Filmin adı Batman olmasına rağmen Heath Ledger'ın canladırdığı karakter adeta Batman'i görünmez kıldı.
Film, Jack Nicholson'dan sonra Ledger'ın Joker'i 'başarılı olamaz' görüşlerine 'şaka' gibi bir cevap oldu. Ne yazık ki Ledger'ın erken kaybı yüzünden tüm sinemaseverleri bu 'şaka' derinden sarstı.
Fakat sinemanın ölümsüzlüğü Ledger'ın canlandırdığı karaketerle bir kez daha ispatlanmış oldu ve ismi her zaman Oscar'ın tarihinde ve sinemaseverlerin aklında olacak.
Aslında Ledger'ın müthiş oyuncluğu nedeniyle gözden düşen Batman'e fazla haksızlık etmemek gerekiyor. Christian Bale serinin ikinicisi olan bu filmde Nolan'ın Kara Şovalye'yi oldukça başarılı bir şekilde beyazperdeye taşıdı.
Filmin gişedeki büyük başarısı adeta bir lego gibi birbiriyle harika uyum içerisindeki karakterler ve alt metinlerinin dahiyane yazımına bağlanabilir.
Nolan'ın 'Kara Şövalye'ye 'Batman' filmlerinden çok aşina olmadığımız gündüz sahnesiyle başlaması, çoğu 'yarasa severi' şaşırtmıştı. Nolan'ın girişteki sahnede parıltısını filme yaymakta da oldukça başarılı olduğu rahatlıkla söyleyenebilir.
PENCERELER...Yönetmen, Film boyunca pencerelere oldukça takmış olacak ki parçalanan ve kırılan camlar birçok kez karşımıza çıktı. Filmin seyiriciyi adeta karanlık atmosferine çekmesi ise yönetmenin Joker'den ödünç aldığı veya ödünç verdiği bir özellik gibi duruyor.
Şef Gordon, Joker'in yakalandığı sahnede, 'Niçin bu kadar çok penceresi olan bir yerde saklanılır ki?' diye soruyor. Joker ise her tarafı pencelerle çevirili 25. katta tehlikenin her an her yönden gelmesini bekliyor. Seyirciyi filimin içine çeken de tam olarak bu kaotik bekleyiş olarak tanımlanabilir.
Filmi IMAX teknolojsiyle izleyenler için seyir zevki iki katına çıktı denilebilir. Açılış sahnesine her an izleyen de katılabilecekmişsiniz hissi izleyenleri filimin ilk dakikasında koltuklarına kitledi.
Açılış sahnesinin Hitchcock'un Vertigo'sunun etkileyici giriş sahnesinden hiç de aşağı kalır yanı yoktu. Örneğin, aynı teknolojiyi kullanan 'Transformers'ın Kara Şövalye'nin yanına bile yaklaşamadığını hatırlatalım. Çünkü, Nolan, Imax teknolojisini gerçekten filmin içine bir penecere açmak için kullanmış gibi gözüküyor.
HASTA BİR ŞEHİR...Büyük başarısının yanında 'Kara Şövalye'nin aslında bir devam filmi olduğunu unutmamak gerekiyor. İlk filmde karşımızda hasta bir şehrin ortaya çıakrdığı psikolojik dram yaşamış bir genç olan Bruce Wayne varken serinin ikinci filminde Joker'in bu dramı kullanarak Batman ile adeta bir psikolojik savaşa girdiği görülüyor. Yani ilk filmdeki Hikaye dramdan çıkıp Joker'in gülerek oynadığı bir oyuna dönüşüyor.
Bu Oyun sürerken görsel ve alt metinler birleşince gerçek dünyaya ciddi göndermeler yapan bir eser çııkıyor. Bu olaylar hiç de saklı değil ve sürekli gündemde; 11 Eylül, Irak savaşı, toplumsal paranoya...
Beyazperdeye damgasını vuran adam: Joker
Film, Jack Nicholson'dan sonra Ledger'ın Joker'i 'başarılı olamaz' görüşlerine 'şaka' gibi bir cevap oldu. Ne yazık ki Ledger'ın erken kaybı yüzünden tüm sinemaseverleri bu 'şaka' derinden sarstı.
Fakat sinemanın ölümsüzlüğü Ledger'ın canlandırdığı karaketerle bir kez daha ispatlanmış oldu ve ismi her zaman Oscar'ın tarihinde ve sinemaseverlerin aklında olacak.
Aslında Ledger'ın müthiş oyuncluğu nedeniyle gözden düşen Batman'e fazla haksızlık etmemek gerekiyor. Christian Bale serinin ikinicisi olan bu filmde Nolan'ın Kara Şovalye'yi oldukça başarılı bir şekilde beyazperdeye taşıdı.
Filmin gişedeki büyük başarısı adeta bir lego gibi birbiriyle harika uyum içerisindeki karakterler ve alt metinlerinin dahiyane yazımına bağlanabilir.
Nolan'ın 'Kara Şövalye'ye 'Batman' filmlerinden çok aşina olmadığımız gündüz sahnesiyle başlaması, çoğu 'yarasa severi' şaşırtmıştı. Nolan'ın girişteki sahnede parıltısını filme yaymakta da oldukça başarılı olduğu rahatlıkla söyleyenebilir.
PENCERELER...Yönetmen, Film boyunca pencerelere oldukça takmış olacak ki parçalanan ve kırılan camlar birçok kez karşımıza çıktı. Filmin seyiriciyi adeta karanlık atmosferine çekmesi ise yönetmenin Joker'den ödünç aldığı veya ödünç verdiği bir özellik gibi duruyor.
Şef Gordon, Joker'in yakalandığı sahnede, 'Niçin bu kadar çok penceresi olan bir yerde saklanılır ki?' diye soruyor. Joker ise her tarafı pencelerle çevirili 25. katta tehlikenin her an her yönden gelmesini bekliyor. Seyirciyi filimin içine çeken de tam olarak bu kaotik bekleyiş olarak tanımlanabilir.
Filmi IMAX teknolojsiyle izleyenler için seyir zevki iki katına çıktı denilebilir. Açılış sahnesine her an izleyen de katılabilecekmişsiniz hissi izleyenleri filimin ilk dakikasında koltuklarına kitledi.
Açılış sahnesinin Hitchcock'un Vertigo'sunun etkileyici giriş sahnesinden hiç de aşağı kalır yanı yoktu. Örneğin, aynı teknolojiyi kullanan 'Transformers'ın Kara Şövalye'nin yanına bile yaklaşamadığını hatırlatalım. Çünkü, Nolan, Imax teknolojisini gerçekten filmin içine bir penecere açmak için kullanmış gibi gözüküyor.
HASTA BİR ŞEHİR...Büyük başarısının yanında 'Kara Şövalye'nin aslında bir devam filmi olduğunu unutmamak gerekiyor. İlk filmde karşımızda hasta bir şehrin ortaya çıakrdığı psikolojik dram yaşamış bir genç olan Bruce Wayne varken serinin ikinci filminde Joker'in bu dramı kullanarak Batman ile adeta bir psikolojik savaşa girdiği görülüyor. Yani ilk filmdeki Hikaye dramdan çıkıp Joker'in gülerek oynadığı bir oyuna dönüşüyor.
Bu Oyun sürerken görsel ve alt metinler birleşince gerçek dünyaya ciddi göndermeler yapan bir eser çııkıyor. Bu olaylar hiç de saklı değil ve sürekli gündemde; 11 Eylül, Irak savaşı, toplumsal paranoya...
Beyazperdeye damgasını vuran adam: Joker
No comments:
Post a Comment
Note: Only a member of this blog may post a comment.