Thursday, December 31, 2009

Mad Men bir kez daha En İyi

WASHINGTON - Time dergisi, bu yılın en iyi filmi olarak Walt Disney'in ilk siyahi prensesinin yaratıldığı animasyon yapım "Prenses ve Kurbağa"yı, en iyi Televizyon dizisi olarak da ödüllü yapım "Mad Men"i seçti.
Dergide yayımlanan "Yılın en iyi 10 filmi" listesinde, ilk üç sırayı, gerçek oyuncuların yer aldığı filmleri geride bırakan animasyonlar aldı. Buna göre yılın en iyi filmi, Walt Disney'in ilk siyahi prensesinin yaratıldığı "Prenses ve Kurbağa/ The Princess and the Frog'' oldu.
Yılın en iyi filmleri sıralamasında ikincilik koltuğuna yine animasyon filmi "Yukarı Bak/ Up'', üçüncülük koltuğuna da animasyon yapımı "Fantastik Fox/ Fantastic Mr. Fox'' oturdu.
Time'a göre, yılın en iyi diğer filmleri ise sırasıyla şöyle:
"Ölümcül Tuzak/ The Hurt Locker'', "Aklı Havada/ Up in the Air'', "Beyaz Kurdele/ The White Ribbon'', "Yalnız Bir Adam/ A Single Man'', "Zaman ve Şehre Dair/ Of Time and the City'', "Yasak Bölge 9/ District 9'', "Kan Arzusu/ Thirst''.

EN İYİ Dizi 'MAD MEN'Dergi, 'Yılın en iyi televizyon dizilerini" de belirledi. Listenin en başında 9 Emmy ve 3 Altın Küre dahil birçok ödül kazanan, Türkiye'de de beğeniyle izlenen "Mad Men" yer alıyor.
İkinciliği Komedi türündeki "Modern Family"nin, üçüncülüğü de drama dalındaki birçok ödüle sahip "Breaking Bad"ın aldığı sıralamadaki diğer en iyi televizyon dizileri de şöyle:
"Big Love", "Battlestar Galactica", "Lost", "Friday Night Lights", "Glee", "Sons of Anarchy" ve "(Tie) The Office/Parks and Recreation".
İLGİLİ HABER
Fatih Akın 'En İyi 10'daTarantino'dan yılın en iyi filmleri'Bağımsız Amerika' en iyilerini seçti
'Mad Men' bir kez daha 'En İyi'

SİNEMADA 4. BOYUT KOKU

Filmin 53. dakikası itibariyle mutfakta geçen sahnede yapılan tatlının içeriklerine uygun bir koku tasarlayan MG Gülçiçek, bir ilke daha imza atmanın mutluluğunu yaşıyor. Gelişmiş teknolojisini kullanarak, filmin kokulandırılması için 3 ayrı esans tasarladı. Çalışılan esansların, yapım ekibi ile birlikte Sinema salonlarında denemesi yapılarak, içeriğinde beyaz çikolata, vanilya, rom ve portakal likörü aromalarını barındıran özel karışım seçildi. Bu muhteşem koku “Soul Kitchen” kokusu olarak adlandırıldı. Böylece, MG Gülçiçek esans kütüphanesine ilk kez bir sinema filminin kokusunu dahil etti…

Filmin galasında, Glokal firmasının ScentLinq tescilli markası altında, 8 ayrı salonda, 28 adet mikro difüzyon cihazları kullanılıyor. Sinema salonlarının klima sistemi içerisine yerleştirilen cihazlar, 53. dakikada tasarlanan “Soul Kitchen” kokusunu salona yaydı.

SİNEMADA 4. BOYUT KOKU

KARISI ANNESİ OLDU

Sarı saçları çok benzedi

Atatürk'ün hayatını anlatan 'Veda' isimli Sinema filmi, ilginç bir detaya Sahne oldu! Gecce.com'da yer alan habere göre; Mart 2010'da vizyona girecek olan Zülfü Livaneli'nin senaryosunu yazıp, yönettiği filmde Atatürk'ü, sarı saçları ve mavi gözleriyle ona tıpa tıp benzeyen Sinan Tuzcuoğlu canlandırdı. Ata'nın annesi Zübeyde Hanım'ı ise Tuzcuoğlu'nun eşi Dolunay Soysert oynadı.

Laboratuvar kuruldu

'Veda' filminde karakterlerin gerçeğe uygun olması için İtalyan bir ekip görev aldı. Vittorio Sodano makyajları, Aldo Signoretti ise saçları yaptı. Özel bir laboratuvar kurarak çalışan ekip, çekimlerde bin 200 kilo Makyaj malzemesi harcadı, 150 adet de peruk imal etti.

Makyajla yaşlandı kocasının annesi oldu

Çekimleri geçtiğimiz günlerde tamamlanan ve 2010 Mart'ta vizyona girmesi beklenen, Atatürk'ün hayat hikayesini anlatan 'Veda' adlı sinema filminde, Ulu Önder'e, Sinan Tuzcu hayat veriyor. Zülfü Livaneli'nin yazıp yönettiği filmde, Tuzcu'nun eşi Dolunay Soysert de rol alıyor. Soysert filmde, Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım'ı canlandırıyor. Bu rol için saatler süren makyajla yaşlandırılan Soysert'i görenler tanıyamıyor. 'Veda'da, Atatürk'ün eşi Latife Hanım'ı ise, atv'de ekrana gelen 'Canım Ailem' dizisinde 'Feride' karakteriyle tanınan Ezgi Mola canlandırıyor. Atatürk'ün yaveri Salih Bozok'un anılarından beyazperdeye aktarılan filmde, Selanik'te çocukken başlayan bir dostluğun hikayesi anlatılıyor. 'Veda'da; Mola, Tuzcu ve Soysert'in yanı sıra Özge Özpirinçci ve Serhat Mustafa Kılıç da rol alıyor.

KARISI ANNESİ OLDU

Korsanın faturası tüketiciye

İngiltere'deki geniş bant internet kullanıcıları, online korsanlığın bedeli olarak 500 milyon pound yani yaklaşık 1.5 milyon Türk Lirası ödüyor.

Times gazetesinin haberine göre bu masraf kullanıcı başına yıllık 25 pound yani 75 TL oluyor. Yani her kullanıcı, bu miktarı her yıl ekstradan ödemek zorunda.

İngiliz bakanlar, Dijital Ekonomi yasasını onayladı. İnternet servis sağlayıcıların maliyetleri bu yeni yasayla birlikte artıyor. ISP'ler kullanıcıları uyarmak, korsan download yapmayı durdurmayanların bağlantısını yavaşlatmak ya da kesmekle yükümlü. İşte bu maliyetler, sonuçta kullanıcılara patlıyor.

Korsana karşı alınan bu önlemler Müzik ve Film endüstrisinin yıllık satışlarında 1.7 milyar sterlin artış sağlayacak. Devlet de bunun üzerinden 350 milyon pound ek vergi geliri elde edecek.
Korsanın faturası tüketiciye

2009 un en iyi filmleri

2009 sona erdi... NTV Sinema jürisi de yılın en iyi filmleri seçti.

James Cameron, Michael Mann, David Fincher, Quentin Tarantino gibi usta yönetmenlerin son filmlerinin yanı sıra festivalleri dolaşan birçok ödüllü yapımın da gösterime girdiği 2009'un en iyi filmi NTV jürisinin oylarıyla Steve McQueen'in yönettiği ve IRA üyesi Bobby Sands’in insanlık dışı muamelelere maruz kalışını konu alan 'Açlık' oldu.

İşte 10'dan geriye doğru 2009'un en iyi filmleri:

10- Halk Düşmanları (Michael Mann)

9- Milk (Gus Van Sant)



8- Soysuzlar Çetesi (Quentin Tarantino)



7- Milyoner (Danny Boyle)



6- Avatar (James Cameron)



5- Ölümcül Tuzak (Kathryn Bigelow)

4- İki Dil Bir Bavul (Özgür Doğan ve Orhan Eskiköy)



3- Hayat Var (Reha Erdem)



2- Teldeki Adam (James Marsh)



1- Açlık (Steve McQueen)



Jüri: Sevin Okyay, NTV Yayınları, Radikal Emrah Kolukısa, NTV Yekta Kopan, NTV Kutlukhan Kutlu, Sinema, CNBC-e Dergi-Film Hasan Cömert, ntvmsnbc Ali Abaday, ntvmsnbc Selin Gürel, CNBC-e Dergi Fazilet Onat, Yeni Medya


2009'un en iyi filmleri

Amerikalı gayret ederse bizi anlayabilir

İSTANBUL - Senaryosunu Cem Yılmaz'ın yazdığı, yönetmenliğini Ömer Faruk Sorak'ın yaptığı 'Yahşi Batı'nın galası yapıldı.
Cem Yılmaz ve Ömer Faruk Sorak ile oyuncular Ozan Güven, Demet Evgar ve Özkan Uğur, Kanyon AVM Cinebonus sinemalarındaki gala gösterimi öncesi gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Yılmaz, filmlerin konularının bazen evrensel, bazen lokal olabildiğini belirterek, ''Bu, onların kaliteleriyle ilgili fikir vermez. Bir İngiliz, bir Amerikalı da gayret ederse bizim filmlerimizi anlayabileceğini düşünüyorum. Biz nasıl Avatar'ı anlamak için gayret gösteriyorsak... En azından gözlük takıyoruz'' diye konuştu.
Tür problemi olmadığını, iyi Film yapmaya çalıştığını belirten Yılmaz, eğlenceli bir Komedi filmi yaptıklarını söyledi.
'HENÜZ BİRBİRİMİZE DOYAMADIK'Bir gazetecinin, ''Neden hep aynı oyuncuları seçiyorsunuz?'' sorusu üzerine Yılmaz, ''Biz henüz birbirimize o kadar da doyamadık. Bizim şu ana kadar 40 film yapmamız lazımdı, ağırdan alıyoruz, işin başındayız'' diye espri yaptı.
Bir başka soru üzerine, Mazhar Alanson ile iki film yaptıklarını anımsatan Yılmaz, ''Yine yaparız, eğer sinemayı bırakmadıysa'' dedi.
Cem Yılmaz, ''Bazı filmler az bütçeyle çekiliyor, ama büyük bir gişe başarısı yakalıyor. Siz ise maliyetli bir film yaptınız, iyi bir ciro elde edemezseniz hayal kırıklığına uğrar mısınız?'' sorusuna, ''Hayır, bu bizim elimizde olan bir şey değil. Fikrinizin ne kadar pahalıya gerçekleşeceğini niyetlendikten sonra öğreniyorsunuz. Bu, filmi yapmamızdan vazgeçirmez. Bu, seyircinin problemi, bizim değil'' yanıtını verdi.

'BU ARKADAŞLARLA ÇALIŞMIYORUM'Yeni bir film projesi olup olmadığının sorulması üzerine Yılmaz, ''Yeni bir Proje var ama bu arkadaşlarla çalışmıyorum'' diyerek esprili bir yanıt verdi.
Uğur Yücel'in son filmi ''Ejder Kapanı''nın da vizyona gireceğini anımsatan Yılmaz, işini iyi yapan arkadaşlarına her zaman saygı duyduğunu ve sevdiğini söyledi.
'RECEP İVEDİK' ÜZERİNE...Bir gazetecinin, önümüzdeki günlerde Recep İvedik'in son filminin de vizyona gireceğini belirterek, ''İki filmin gişede yarışacağı söyleniyor'' demesi üzerine Yılmaz, ''Bu, bizim dışımızda yaşatılan bir konu. Bu, seyirciyi ilgilendiren bir konu. Bu konuda yorum yapmaya ne boş vaktim var, ne de kafamda yer ayırıyorum. Böyle bir konu yok benim için... Böyle bir rakip, 'Bu, bunu geçti' gibi bir konu yok'' dedi.
'EN Komik OLMAK İÇİN Yarışma VARSA...'''Ülkenin en komik insanı Cem Yılmaz mı?'' şeklindeki soruya Yılmaz, ''Ben, memleketin en komik insanı olmakla ilgili bir yarışma varsa, ona katılmıyorum'' yanıtını verdi.
Filmin sadece kovboy filmi olmadığını, başka unsurlar da içerdiğini dile getiren Yılmaz, filme 7 yaş sınırı getirildiğini bildirdi.

Filmin adının anılmasının şahısların anılmasından daha önemli olduğunu vurgulayan Yılmaz, herkesin kabiliyeti ve emeği oranında filme dahil olduğunu, filmlerin bir kıymeti olması için çabaladıklarını anlattı.
Aralarında hiyerarşik bir düzen olmadığını kaydeden Yılmaz, ''Mesela Ozan Güven bir film yapsın da oynayalım diye can atıyoruz. Hepsi birbirinden kıymetli, birbirini ve işini seven insanlarla çalışmak çok güzel'' dedi.
'KOMEDİ FİLMLERİNİN FESTİVALLERDE İŞİ ZORDUR'Yılmaz, bir gazetecinin ''Nuri Bilge Ceylan, Cannes Film Festivali'nde 'En İyi Film' ödülü aldı, Mahsun Kırmızıgül'ün filmi Oscar aday adaylığına seçildi. Sizin böyle bir çabanız olacak mı?'' sorusunu şöyle yanıtladı: ''Başka filmlerin yanında komedi filmlerinin işi festivallerde zordur, adaylıkları da nadirdir. Önemli olan iyi film yapmak. Yurt içinde de önemli Festivaller var. Bunlar kıymetli şeyler, onları bayındır hale getirelim de benim için Oscar, yayınlandığı zaman televizyondan geç saatlerde izlediğim bir aktivite olarak durabilir.''

'FATİH AKIN HEPİMİZİN GURURU'Cem Yılmaz, bir soru üzerine, Fatih Akın'ın son filmi ''Soul Kitchen''ı izlemediğini ifade ederek, ''Fatih Akın hepimizin gururu'' dedi.
Filmin galasına, Yılmaz Erdoğan, Demet Akbağ, Pınar ve Yağmur Atacan, Kenan Doğulu'nun da aralarında bulunduğu çok sayıda sanatçı da katıldı.
FİLM YARIN VİZYONA GİRECEK Senaryosunu Cem Yılmaz'ın yazdığı, yönetmenliğini Ömer Faruk Sorak'ın üstlendiği film, yarın vizyona girecek.
Filmde Cem Yılmaz, Ozan Güven, Demet Evgar, Özkan Uğur, Zafer Algöz, Dilek Çelebi, Ferdi Sancar, İştar Gökseven, Demet Tuncer, Kaan Öztop, Mehmet Polat rol alırken, Süleyman Turan, Yılmaz Köksal, Uğur Polat, Cansu Dere, Mazlum Çimen ve Tuncay Özinel konuk oyuncu olarak izleyici karşısına çıkacak.
'Amerikalı gayret ederse bizi anlayabilir'

Akın dan çok lezzetli bir film daha

İSTNBUL - ‘‘Hayat, sen başka planlar yaparken başına gelenlerdir.’’
Soul Kitchen adlı restoranın sahibi olan Zinos’un hiçbir şey istediği gibi gitmez. Kız arkadaşı Çin’e gitmiştir. Restoranda işler iyi gitmemektedir, belini yürüyemeyecek kadar incitmiştir, hapisten şartlı tahliye olan abisi, vergi memurları, Sağlık kontrolleri de işin cilasıdır. Kısacası Zinos’un hayalleri ve planlarıyla yaşadığı hayat arasında uçurumlar vardır. Aynen John Lennon’ın yukarıdaki sözü gibi…
Aslında bütün Fatih Akın filmlerinde aynı temayı görürüz. Akın, ‘Kısa ve Acısız’dan ‘Yaşamın Kıyısında’ya kadar her filminde hayata tutunamayan ya da kendini boşlukta hisseden karakterleri hikayenin merkezine koyarak dramatik yapısını bu tema etrafında kurdu. Farklı türler arasında gezinse de meselesinden ve Sinema dilinden kopmayan her Yönetmen gibi…
Akın, ‘Soul Kitchen’da eğlenceli, Komik, lezzetli ve Müzik dolu bir Hikaye anlatıyor. Bir önceki filmi ‘Yaşamın Kıyısında’dan sonra 360 derece tür değişikliğine gitse de her sahnede ‘bir Fatih Akın filmi’ dedirten karelere imza atıyor.
Hareketli kameranın hiç durmadığı ve müziğin -iyi ki- hiç susmadığı filmde bir grup insanın hayatı bir mekan üzerinden anlatılmış oluyor.

Yol filmi çekmekte ne kadar başarılı olduğunu özellikle ‘Im Juli/ Temmuzda’ ile gösteren Akın, statik mekanı kullanmadaki maharetlerini de burada sergiliyor.
MÜZİK RUHUN VE ÇOK DAHA FAZLASININ...Akın’ın yaşadığı şehir Hamburg’da, Wilhelmsburg banliyösünde geçen filmde mekanı hiç sıkılmadan hatta ‘keşke’lerle izlenir kılan en önemli unsurların başında tabii ki müzik geliyor. Çok iyi bir soundtrack albümüne sahip olan filmde, Quincy Jones’dan Ruth Brown’a kadar birçok klasikleşmiş isimle birlikte Rock, punk ve elektronik şarkı da yer alıyor.

‘’Bir yerleşim yeri olarak değil bir varoluş biçimi ve tavır olarak yuvayı anlatmak istedim’’ diyen Akın, bunu başarıyla gerçekleştiriyor çünkü belli klişeleri kullansa da dramatik yapısını mekan üzerinden kuran Akın, mekandan bağımsız sahnelerde de o ruhu korumayı başarıyor. Film, adından başlayarak her öğesiyle müzik ve ruhun gıdasıdır düsturunu benimsiyor.
AFRODİZYAK ETKİSİ...Dolayısıyla müzikle birlikte başroldeki diğer oyuncu da kuşkusuz mutfak oluyor. Müşterisiz, sinek avlanan günlerden, afrodizyak etkili tatlıların yarattığı ‘mutluluğa' kadar her Sahne müzikle muhteşem bir uyum yakalıyor.
Zinos rolünde Adam Bousdoukos çok başarılı...
Mizahın dozu ve absürt sahneler bakımından, yönetmenin en başarılı filmlerinden ‘Temmuzda’ya yakın olan ‘Soul Kitchen’da oyuncular da, ‘kendini iyi hisset’ ruhuna uygun olarak başarılı işler çıkarıyorlar. Akın’la daha önce çalışan üç isim, Adam Bousdoukos, Moritz Bleibtreu ve Birol Ünel başta olmak üzere filmdeki her oyuncu iyi olsa da başroldeki Bousdoukos, filmi sürükleyen isim oluyor. Özellikle belini her defasında daha da mahvettiği sahnelerde…
Sonuçta Fatih Akın, yine hayal kırıklığına uğratmıyor ve filmografisine bütünün parçası olsun diye yapılmayan ama öyle eklemlenen farklı ve iyi bir Film daha eklemiş oluyor. İyi film izleyene, iyi müzik ve güzel tatları da hediye ediyor aynı zamanda. O zaman öneri, sadece yılın ilk iyi filmini izlemek isteyenler için: Kesinlikle kaçırmayın…
Akın'dan çok lezzetli bir film daha

Son 10 yılın en iyi filmleri

İSTANBUL - NTV Sinema jürisi son 10 yılın en iyi filmlerini seçti.
Birçok filmin ilk 10 dışında kaldığı listede bir numaraya Michel Gondry'nin 2004 yapımı filmi 'Sil Baştan/ Eternal Sunshine of the Spotless Mind' yerleşti. Sinema tarihinin en iyi senaryolarından birine sahip olan filmin başrolünde Jim Carrey ve Kate Winslet yer alıyor.
Listenin ikinci sırasında ise usta Yönetmen David Lynch'a Cannes Film Festivali'nde 'En İyi Yönetmen' ödülü kazandıran başyapıtı 'Mulholland Çıkmazı' bulunuyor.
'Mulholland Çıkmazı'nın ardından en fazla oyu alan Film ise Wong Kar-Wai'nin yönettiği 'Aşk Zamanı' oldu.
İşte NTV sinema jürisinin seçtiği son yılların en iyi filmleri:
1- Sil Baştan (Michel Gondry, 2004)

2- Mulholland Çıkmazı (David Lynch, 2001)

3- Aşk Zamanı (Wong Kar Wai, 2000)

4- İhtiyarlara Yer Yok (Coen Brothers, 2007)

5- Akıl Defteri (Christopher Nolan, 2000)

6- Brokeback Dağı (Ang Lee, 2005)

7- Kara Şövalye (Christopher Nolan, 2008)

8- Ruhların Kaçışı (Hayao Miyazaki, 2001)

9- Kaplan ve Ejderha (Ang Lee, 2000)

10- Donnie Darko (Richard Kelly, 2001)

Yüzüklerin Efendisi: Kralın Dönüşü (Peter Jackson, 2004)

Jüri:Sevin Okyay, NTV Yayınları, RadikalEmrah Kolukısa, NTVYekta Kopan, NTVKutlukhan Kutlu, Sinema, CNBC-e Dergi-Film Hasan Cömert, ntvmsnbcAli Abaday, ntvmsnbcSelin Gürel, CNBC-e Dergi Fazilet Onat, Yeni Medya


Son 10 yılın en iyi filmleri

Gül den Ceylan a: Ülkemiz artık yalnız değil

ANKARA - Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri, Çankaya Köşkü'nde düzenlenen törenle Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından sahiplerine verildi.
Cumhurbaşkanı Gül, törende yaptığı konuşmada, 2009'u Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük ödül Töreni faaliyetiyle tamamlamak üzere olduklarını ifade etti.
Günümüz dünyasının hızla değiştiğini, bu çerçevede teknolojik ve ekonomik gelişmeler yaşandığını anlatan Gül, ''Ama gelişim sadece teknolojinin gelişmesi, ekonomilerin büyümesiyle ifade edilirse biraz yalın kalır. Ülkeler gelişirken sanat hayatı, kültür hayatı, fikir hayatı, entelektüel dünyası ve derinliği de genişliyorsa, etkili hale geliyorsa esas gelişme bu anlamda söz konusu olmaktadır'' dedi.
Bu nedenle kültür ve sanat faaliyetlerine büyük önem verdiğinin altını çizen Gül, ülkemizin kültür ve sanat alanındaki başarılarını yakından takip ettiğini, sanatçıların başarılarıyla her zaman gurur duyduklarını söyledi.
Gül, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödüllerinin bu düşüncelerle kurulduğunu belirterek, düzenli bir şekilde verilmeye başlandığını kaydetti. Ödüller verilirken sanatçıların bütün yaşamları boyunca verdiği eserlerin değerlendirildiğini anlatan Gül, önceki ödüllerin yaş olarak çok olgunlaşmış sanatçılara verildiğini, bu yıl genç Yönetmen Nuri Bilge Ceylan'ın ödüle layık görüldüğünü ifade etti. Cumhurbaşkanı Gül, Ceylan'ın kısa sürede başarısını Türkiye sınırlarının dışına taşıdığını, Cannes Film Festivali'nde büyük ödül alarak bunu ispatladığını belirterek, bunun herkesi gururlandırdığını söyledi.
ÜLKEMİZ ARTIK YALNIZ DEĞİLCeylan'ın Cannes Film Festivali'nde en iyi yönetmen ödülünü alırken, ''Ödülü tutkuyla sevdiğim yalnız ve güzel ülkeme adıyorum' sözünü anımsatan Gül, ''Bu söz bütün Türk halkı üzerinde büyük etki yaptı. Sanatçı kişiliğinizle duygularınızı böyle ifade ettiniz. Ama ben bir devlet adamı olarak şunu söyleyeyim; ülkemiz artık yalnız değil. Dışarıda ülkemizin destekçileri çok. Uluslararası kurumlarda en yüksek oyları alarak adaylar seçiliyor'' diye konuştu.
Gül, Ceylan'ın edebi dille Sinema dilini birleştirirken kendi sinema dilini bulan yönetmenler arasına girdiğini, bu anlamda özel bir yere sahip olduğunu belirtti.
Sanatçı Uğur Derman'ın tarihi mirasın bugünlere taşınmasında büyük emeği geçtiğini anlatan Gül, Derman'ın çok sayıda öğrenci yetiştirdiğini, özellikle hat ve ebru gibi geleneksel sanatların unutulmasını önlediğini ve bu sanatların yeniden cazip hale gelmesini sağladığını kaydetti.

Sakıp Sabancı Müzesinin ödül almasının ise kurumsal anlamda büyük önem taşıdığının altını çizen Gül, müzeciliğin bir ülkenin bütün tarihi birikiminin, bütün insanlığın izlerinin sunulması olduğunu ifade etti. Özel müzeciliğin son yıllardaki gelişmesinden büyük memnuniyet duyduklarını dile getiren Gül, özel müzecilik inisiyatifi başlatan iş adamlarıyla gurur duyduklarını söyledi.
Sabancı ailesinin dikkat çeken müzecilik örneği sergilediğine işaret eden Gül, Sakıp Sabancı Müzesi'nin Dünyanın nadir sergilerini Türkiye'ye getirerek, kültür hayatına büyük hizmet sunduğunu vurguladı.

'ÜLKEMDE ÖDÜLLENDİRİLMEK BAŞKA BİR ŞEY'Yönetmen Nuri Bilge Ceylan da ödülün gurur verici olduğunu dile getirdi ve Cumhurbaşkanı Gül'e kendisi hakkındaki sözleri için teşekkür etti.
''İnsanın kendi ülkesi tarafından ödüllendirilmesi çok başka bir şey'' diyen Ceylan, Türkiye'nin her yerini gezdiğini, dünyada birçok ülkeyi dolaştığını, ancak hiçbir ülkenin Türkiye kadar güzel ve zengin olmadığını söyledi.
Türkiye'de birbiri peşine oluşmuş binlerce yıllık kültürün çok zengin olduğunu belirten Ceylan, ''Bu zenginlik, sanatçı olarak belki de beslendiğim yegane şey. Kültür siyasetin ötesinde bir şey. Bunu korumak için hepimizin dikkatli olması lazım'' dedi.

UĞUR DERMANUğur Derman da 55 yıl önce hat sanatına başladığında bu konuyla uğraşanların sayılı olduğunu ifade ederek, ''Bütün bunlar Cumhuriyet rejiminin batıya dönmesinden oldu. Dönsün. Geleneksel sanatlarımız da korunsun'' diye konuştu.
Derman, ödülü önceki büyük hattatlar adına aldığını ifade etti.
Ödül töreninin ardından Cumhurbaşkanı Gül ve ödül sahipleri birlikte fotoğraf çektirdi. Daha sonra davetlilere resepsiyon verildi.
SABANCI MÜZESİGüler Sabancı, bu ödülle onurlandırıldıklarını, yüreklendirildiklerini ve takdir edildiklerini belirterek, jüri üyelerine teşekkür etti. Sabancı, ödülün kendilerine yeni sorumluluklar yüklediğini de ifade etti.
Ödülü Sakıp Sabancı'ya ithaf eden Güler Sabancı, Sakıp Sabancı'nın 1970'li yıllarda Osmanlı hat koleksiyonu yapmaya başladığını anlattı. Güler Sabancı, Sakıp Sabancı'nın koleksiyonculuğun ötesine geçtiğini ve sahip olduğu eserleri bir arada tutacak yol aradığını, aileye ait evi de Müze yapılması için bağışladığını kaydetti.
Gül'den Ceylan'a: Ülkemiz artık yalnız değil

Spielberg ve Kidman Altın Küre verecek

LOS ANGELES - Amerikalı ünlü Film yönetmeni Steven Spielberg ve aktris Nicole Kidman, 'Avatar'ın yıldızı Sam Worthington, CNBC-e'den Canlı yayımlanacak 67. Altın Küre ödül töreninde ödüllerin dağıtılmasına yardımcı olacak şöhretler arasında yer alacağı bildirildi.
Daha önce Jennifer Aniston, Halle Berry, Julia Roberts, Mickey Rourke, Colin Farrel, Matthew Fox, Leonardo DiCaprio ve Robert De Niro'nun 17 Ocak'ta Beverly Hills'teki Beverly Hilton otelinde düzenlenecek ödülleri sunacakları açıklanmıştı.
Spielberg ve Kidman Altın Küre verecek

Fatih Akın yeni bir sayfa açıyor

İSTANBUL - ünlü Yönetmen Fatih Akın, 1 Ocak'ta Türkiye'de gösterime girecek yeni filmi 'Soul Kitchen'ın galasında, filmin oyuncuları Adam Bousdoukos, Pheline Roggan, Anna Bederke ve Birol Ünel ile gazetecilerin karşısına çıktı.
Kanyon AVM Cinebonus sinemalarındaki gala gösterimi öncesi gazetecilerin sorularını yanıtlayan Akın, 2009 Venedik Film Festivali'nde Jüri Özel Ödülü, Uluslararası Hamburg Festivalinde 'Art Cinema' ödülünü alan filminin bir veda niteliği taşıdığı yönündeki haberlerin de doğru olduğunu söyledi.
Akın, ''Evet, belli bir hayat tarzına veda etmek istiyorum. Takıl, iç, yorul, geceler bitmiyor. Saçımda beyazlar çıktı, çocuğum var. Bundan sonra piyasada vakit kaybetmek istemiyorum. Sigarayı bıraktım, daha iyi Film yapayım diye. Çünkü film yapmak Spor yapmak gibidir. Aslında film yapmayı spor gibi görüyorum. Keşke Bruce Lee gibi bir yönetmen olsam'' diye konuştu.
'Soul Kitchen'ın Komedi türündeki ilk denemesi olduğu belirten Akın'a, risk alıp almadığı soruldu. Akın, sinemada her türü bir izleyici olarak çok sevdiğini, vakti olursa her türde film çekmek istediğini belirterek, komedi türündeki filminin Venedik'te ödül almasını beklemediği için şaşırdığını ifade etti.
Akın, bir soru üzerine, Cannes Film Festivali'ne katılma davetini geri çevirdiğine ilişkin söylentilerin doğru olmadığını ifade ederek, filmi bitiremediği için festivale katılamadığını söyledi.
''Her ödül için Tanrı'ya teşekkür ediyorum. Ödüller çalışmalarımızı ileri götürüyor. Cannes gibi festivallerde jüri üyesi olarak yer aldım, ama şuna şahit oldum; Bu, iyi film meselesi değil, şans meselesi'' diyen Akın, film festivallerinde bazı jüri üyelerinin filmleri o günkü psikolojik durumlarına göre değerlendirdiklerini belirtti.
Filmlerinde çok farklı etnik kökenlerden karakterlere yer vermesinin, Almanya'nın etnik yapısından mı kaynaklandığı sorulan Akın, ''Ben, Adam'ı Yunan olarak değil Adam olarak görüyorum, Birol'u Türk olarak değil Birol olarak görüyorum. Kızları da Alman olarak görmüyorum, Kızlar olarak görüyorum. Amerika'da da böyle. Burada da böyle aslında. Bu globalizm. Küçüklüğümden beri Arnavutlar, Araplar arasında yaşadım. Ben onları şu milletin, bu milletin insanı olarak değil, hep insan olarak görüyorum'' şeklinde konuştu.
Filmdeki Restoran sahibi ve aşçı karakterlerinin Çağan Irmak'ın 'Issız Adam' filmindeki karakterlerle benzerlik gösterdiğinin ifade edilmesi üzerine Akın, Çağan Irmak'ın filmini izlemediğini, ama aşçı bir farenin hikayelerini anlatan bir çizgi filmi izlediğini söyledi.
''CEM YILMAZ'IN FİLMİNİ MERAK EDİYORUM'' Türk filmlerini çok iyi takip edemediğini, sadece iyi gişe yapan filmlerin Avrupa'ya geldiğini, bu yüzden filmleri ancak aylar sonra DVD'den izleyebildiğini belirten Akın, Cem Yılmaz'ın son filmini çok merak ettiğini, Recep İvedik serisinin DVD'sini ise havaalanında alabileceğini söyledi.
Akın, Adam Bousdoukos ile filme hazırlanırken 'Her Şey Çok Güzel Olacak' filmini izlediklerini anlattı. OYUNCULAR NE DEDİ?Filmde lokantayı yenileyen huysuz ama yaratıcı aşçı rolünü oynayan Birol Ünel de bir soru üzerine Fatih Akın ile çalışmayı pinpon oynamaya benzetti.
Akın'la çalışmanın bir Alışveriş gibi olduğunu ve bu tür çalışmalarda çok önemli olan güvene dayalı bir ilişkileri bulunduğunu kaydeden Ünel, hala Türkçe'yi iyi konuşamadığı için özür diledi. Ünel, filmdeki aşçı karakterini canlandırmak için Eğitim aldığını söyledi.
Anna Bederke de ilk kez oyunculuk tecrübesi yaşadığını, bunu için Akın ile çalışmayı başka bir yönetmenle karşılaştıramayacağını belirterek, ''Fatih, çok misafirperver ve bize özgür bir alan bıraktı'' dedi.
Pheline Roggan da Fatih Akın'da büyük bir enerji olduğunu ifade ederek, ''Onun peşinden gitmek zor değil. Fatih işine Aşk ve sevgi katıyor'' diye konuştu.
Filmde restoran sahibi Zinos'u canlandıran Adam Bousdoukos ise Akın ile çalışmayı dedektiflik yapmaya benzetti. Bousdoukos, Akın ile beraber gerçeği aradıklarını belirterek, ''Fatih'in cesareti var. Üzerinde aylarca çalışsa da istemediği bir şeyi atıveriyor senaryodan'' dedi.
Basın toplantısının ardından gerçekleştirilen galaya, Nejat İşler, Gani Müjde, Berrak Tüzünataç gibi Sinema ve Magazin dünyasından çok sayıda davetli katıldı.
Fatih Akın yeni bir sayfa açıyor

Bütün oylar Kara Şövalye ye...

İSTANBUL - Son 10 yılla ilgili yapılan derleme ve değerlendirmelere imdb.com'da kullanıcı oylarıyla oluşan sıralama da eklendi.
İnterneteki en geniş Sinema veri tabanına sahip olan site, kullanıcıların oylarıyla yıllara, dönemler ve türlere göre birçok sıralama yapıyor.
imdb.com'un 2000'ler sıralaması da 2009'un sona ermesiyle son bulmuş oldu. 2000'lerin en iyi filmleri listesinde zirvede Christopher Nolan'ın yönettiği ve Heath Ledger'ın oyunculuğuyla efsaneleştiği 'The Dark Knight/ Kara Şövalye' bulunuyor. Tüm zamanlar listesinde de ilk 10'da yer alan Film Ledger'a Oscar da kazandırmıştı.
Listenin ikinci sırasında ise Peter Jackson imzalı, efsane serinin son halkası 'The Lord of the Rings: The Return of the King/ Yüzüklerin Efendisi: Kralın Dönüşü' yer alıyor. Üçlemenin sonuncusu birçok Eleştirmen tarafından da son 10 yılın en iyileri arasında gösterilmişti. Üçlemenin başlangıcı 'The Lord of the Rings: The Fellowship of the Ring/ Yüzüklerin Efendisi: Yüzük Kardeşliği' de listede üstlerde, dördüncü sırada bulunuyor.
Üçüncü sırada ise kısa sürede kültleşen filmlerden 'Cidade de Deus/ Tanrı Kent' var. Fernando Meirelles'in yönettiği film sinemasal özelliklerinin yanında sert sahneleriyle de öne çıkmıştı.
Geçtiğimiz günlerde gösterime giren ve tüm dünyada konuşulan 'Avatar' da beşinci sıradan 2000'lerin en iyileri arasına girdi.
İşte imdb.com kullanıcılarının seçtiği '2000'lerin En İyi Filmleri' listesindeki 30 film:
1 - Kara Şövalye (2008) 2 - Yüzüklerin Efendisi: Kralın Dönüşü (2003)3 - Tanrı Kent (2002)4 - Yüzüklerin Efendisi: Yüzük Kardeşliği (2001)5 - Avatar (2009) 6 - Akıl Defteri (2000) 7 - Yüzüklerin Efendisi: İki Kule (2002) 8 - WALL·E (2008) 9 - Amelie (2001) 10- Başkalarının Hayatı (2006)
11- Ruhların Kaçışı (2001) 12- Piyanist (2002) 13- Köstebek (2006) 14- Sil Baştan (2004) 15- Up (2009) 16- Düşlere Bir Ağıt (2000) 17- Soysuzlar Çetesi (2009) 18- Pan'ın Labirenti (2006) 19- Çöküş (2004) 20- Prestij (2006)
21- Gran Torino (2008) 22- Milyoner (2008) 23- District 9 (2009) 24- Günah Şehri (2005) 25- Hotel Rwanda (2004) 26- Fantastic Mr. Fox (2009) 27- İhtiyar Delikanlı (2003) 28- Batman Başlıyor (2005) 29- Gladyatör (2000) 30- İhtiyarlara Yer Yok (2007)
Bütün oylar 'Kara Şövalye'ye...

İyi bir romantik komedi örneği oldu

Romantik komedileri sever misiniz, yoksa 'O filmler Kızlar içindir diyen erkeklerden misiniz?

Cemal Hünal: Ben severim şahsen ama özellikle gitmem. Aslında gitmezdim... Ama Meg Ryan'ın, Billy Crystall'ın oynadığı 80'lerin, 90'ların Romantik komedileri arasında parlak işler vardı. Ben her zaman oynamak istemiştim bir romantik komedide, bir sürü farklı işte oynamak istediğim gibi...

Gürgen Öz: Romantik komedi, bir Film türü. Çok iyi yönetmenlerin çektiği, çok iyi oyuncuların oynadığı, çok başarılı romantik komediler var. Sonuçta bir film türü olarak baktığımızda, tabii ki iyi bir romantik komediyi izlemekten büyük keyif alırım.

Engin Altan Düzyatan: Avrupa'da çok uzun yıllardır, çok ciddi gişeler yapmış bir tür aslında. Bu türün İngiltere'deki, Amerika'daki gişesi, neredeyse Macera filmleriyle aynı. Ama Türkiye'de yeni yapılmaya başlandı. Bizim de kendi adımıza çok iyi bir örneğini yaptığımızı düşünüyorum.

C.H.: Evet, çok iyi bir film oldu.

E.A.D.: Açıkçası ben de, erkek olduğum için belki de, sinemaya gittiğimde ilk tercihim romantik Komedi olmazdı. Ama çok iyi örneklerini izledikten sonra artık bunun da iyi bir Sinema türü olduğunu düşünmeye başladım.
İyi bir romantik komedi örneği oldu

Sıcak bir film değil


Cem Yılmaz'ın senaryosunu yazdığı ve başrolünde oynadığı merakla beklenen Film "Yahşi Batı"nın Galası dün gece Levent'teki Kanyon Alışveriş Merkezi'nde gerçekleştirildi.
Demet Akbağ, Yılmaz Erdoğan, Kenan Doğulu, Pınar Altuğ ve Yağmur Atacan gibi ünlü isimlerin yanı sıra oyuncuların katıldığı Gala hareketli geçti.
Eleştirmenler film için neler söyledi
Galadan renkli görüntüler - Foto Galeri
Basın toplantısından görüntüler - Video
Filmin fragmanı

Galadan izlenimler;
Birden fazla salonda aynı anda gösterilmeye başlanan filmin çıkışında ilk olarak Pınar Altuğ ve Yağmur Atacan çifti göze çarptı. Filme bayıldıklarını ve her sahneye güldüklerini söyleyen çiftin ardından filmin oyuncularından, tüm nezaketiyle sorularımızı yanıtlayan Zafer Algöz ile konuştuk. İlk kez bir kovboy filminin yapıldığını belirten Zafer Algöz bunun çıtayı yükselttiğini ve kalite yakaladıklarına inandığını belirtti.
Yılmaz Erdoğan, Demet Akbağ, Engin Günaydın, Kenan Doğulu da ayrıca filmle ilgili olumlu görüşlerini bildirdiler.
Filmin ardından düzenlenen basın toplantısında soruları yanıtlayan Cem Yılmaz toplantı boyunca da güldürmeye devam etti.
Eğer bir İngiliz'in bir Amerikalı'nın da gayret ederse bu filmi anlayabileceğini söyleyen Yılmaz "Biz nasıl Avatar'ı anlamak için uğraşıyoruz en azından gözlük takıyoruz onlarda böyle yapabilir." diyerek salondakileri güldürdü.
Filmin konusu;
1 Ocak 2010 tarihinde vizyona girecek olan Yahşi Batı Film'inde 1881 yılında dönemin padişahı tarafından Amerikan Başkanına bir hediye gönderilmek istenir ve bu vazife için Aziz Efendi (Cem Yılmaz) ve Lemi Bey (Ozan Güven) görevlendiriliyor. Aziz Efendi ve Lemi Bey başlarına geleceklerden habersiz, yola çıkıyor. Filmde yolda Siyu'lara kaptırdıkları elması geri kazanmak için verdikleri Komik çaba konu ediliyor.
Cem Yılmaz filmin senaryosunda ise son sahnede Lemi Bey ve Aziz Efendi Çin imparatorluğuna göndererek Yahşi Batı filminin devamı o filminin geleceğinin sinyallerini verdi. Cem Yılmaz Film sonunda görüşlerini bildirerek '' Ben bir söz öğendim bizim jenerasyonda öğrense iyi olur ''Söz şimdi seyircinin'' dedi.
Basın mensuplarının ''Gişeniz hakkında 3 buçuk milyon yapar şeklinde bir açıklama yaptınız mı?'' sorusuna Cem yılmaz cevaben ''12 senedir bu alemdeyim, hiç bir zaman gişem 3 buçuk milyonun altına düşmeyecek diye bir açıklamam olmadı. Aksine çok çeşitli gişelerim oldu. Gişe ile ilgili herhangi bir beklentim yok. Seyircinin kıracağı rekoru ben nereden bileyim. Rekoru biz değil seyirci kırıyor'' dedi.








Sıcak bir film değil

Yeşilçam a yarım yüzyıl emek verdi


FOTOĞRAFLARLA NUBAR TERZİYAN
Fotoğraf: Mine Tuduk
Türk sinemaseverinin "Nubar Baba" ve "Tonton amca" lakabıyla tanıdığı Ermeni asıllı bir oyuncuydu Nubar Terziyan. Azınlık mensubu Rum ve Ermeni sanatçıların neredeyse hepsi beyazperdede yapımcıların isteği üzerine isimlerini değiştirip kimliklerini gizleseler de, o asla buna gerek görmedi. Beş yüzün üzerinde filimde rol aldı. Ermeni Nubar gerçek kimliği ve gerçek adıyla Türk izleyicisinin sonsuz sevgisini kazandı. 1994 yılında 85 yaşındayken hayata gözlerini yuman usta sanatçı, Türkiye'de pekçok sanatçıya kısmet olmayan bir vefayla uğurlandı. Boğaz kıyısında Büyükdere Sevimli Sok. N0: 20'de bulunan mütevazi evine sevenleri tarafından bir plaket asıldı.Usta oyuncu sadece Türk sinemaseverinin değil, Yeşilçam'ın ünlü oyuncularının da büyük sevgisini kazandı. Türk sinemasının çirkin kral lakaplı oyuncusu Yılmaz Güney'le, en yakışıklı jönü ünvanına sahip Ayhan Işık'ın "baba" diye tanımladığı Terziyan, oğlu gibi sevdiği iki sanatçıyı da erken yaşta kaybedince derin bir hüzüne boğuldu. Hürriyet Gazetesi'ne Işık'ın ölümünün hemen ardından verdiği ölüm ilanından sonra yaşananlarsa Terziyan'ın acısını ikiye katladı. Gazeteye verdiği ilanın altına Işık'ın kendisine hitap ettiği gibi "Nubar Baban" notunu düşen Terziyan, sanatçının eşi Gülşen Işık'ın tepkisiyle karşılaştı. Nedeniyse Işık'ın gerçek soyadının Işıyan olması ve bunu saklamasıydı. Terziyan'ın hâlâ hayatta olan oğlu Berç Alyanakziya bu tepkinin nedenini şu sözlerle aktardı: "Herkes soyadından dolayı Ayhan Işık'ı Ermeni sanıyordu, babam o ilanı verince sanki akrabasıymış gibi algılandı." Terziyan hüzün içerisinde ilanı yeni bir ilan daha yayınlatarak tekzip etti.
Yılmaz Güney hedefe nişan aldı
Hurriyet Daily News and Economic Review Istanbul'da yaşamını sürdüren Terziyan'ın oğlu Berç Alyanakziya'yla konuştu. Çocukluğunun Yeşilçam setlerinde geçtiğini söyleyen Alyanakziya ilginç bir anısını aktardı: " Babam beni bir sabah yanında Film setine götürdü. Yılmaz Güney babama "Tonton baba elindeki parayı havaya at diye bağırdı" belinden silahını çekti ve havaya fırlatılan paraya nişan alıp tam ortasından vurdu. . Daily news'un babasının soyadının "Terziyan" olmasına karşın kendisininkinin neden "Alyanakziya" olduğunun hatırlattılamsı üzerine şu cevabı verdi: "Türk sinemasının en ünlü rejisörlerinden biri Ermeni asıllı Arşavir Alyanakyan'dı soyadı karşıklığı olmasın diye Osmanlı tiyatrosuna emeği geçen Ermeni asıllı bir oyuncunun soyadını yani Terziyan'ı aldı." Süreç içerisinde ismini değiştiren pekçok sanatçının gerçek isimlerinin deşifre olduğunu söyleyen Alyanakziya sözlerini şöyle sürdürdü: "Yeşilçam bir evdi, seyircisi de aile. Sizi benimsediklerinde hangi dine, dile mensup olursanız fark etmez sizi yüreklerinin ta derinliklerine saklarlar."
Terziyan 'Efsucu Baba'yla beyazperdede
Terziyan'ın Sinema hayatı aslında tam bir tesadüfle başladı. Babasının Şehzadebaşı'nda bulunan küçücük tuhafiye dükkanında çalışan usta oyuncu, karşısında yüzlerce filime imza atan dönemin ünlü görüntü yönetmeni Mike Rafaelyan'ı buldu. Rafaelyan, Terziyan'a bir filimde rol almasını teklif etti, kendisini Yönetmen Aydın Arakon'la tanıştırdı. Arakon,"Efsuncu Baba" isimli filimde Terziyan'ın rol almasını istedi ve Terziyan böylelikle kırklı yılların ortalarında sinemaya adım attı. "Çocukluğumda babam her gece elbiselerini büyük bir özenle hazırlar sabahın erken saatlerinde yollara düşerdi" diyen Alyanakziya sözlerine şöyle devam etti: "Yeşilçam para değil, gönül işiydi. Yeşilçam sinemalarının hâlâ Türk halkı tarafından büyük bir zevkle izlenmesinin nedeni de buradan kaynak alıyor."
Telif hakkı büyük sorun
Her ne kadar son yıllarda Türk sineması ülke içerisinde olduğu kadar uluslararası arenada da kendisinden söz ettirse de, Alyanakziya Yeşilçam'ın yerinin asla doldurulamayacağı görüşünde. "Yeşilçam'ın ölümsüz isimlerinin yerini kimsenin doldurması mümkün" değil diyen Alyanakziya sözlerine şöyle devam etti: "Türk sinemasının başarılı olabilmesi için Yeşilçam ruhunu yeniden yakalaması gerekiyor. Batıyı, taklit edip özünden uzaklaşarak başarı yakalanmaz." Telif hakları sorununu da gündeme getiren Alyanakziya , Türk sinemasına emeği geçen pekçok ismin hayatlarının son dönemlerini büyük zorluklar içerisinde geçirdiğini söyledi ve sözlerini şöyle noktaladı: "Babamın rol aldığı filimler hâlâ televizyonlarda gösterilmeye devam ediyor fakat telif konusunda kimsenin ne yazık ki arayıp sorduğu yok."

Yeşilçam'a yarım yüzyıl emek verdi

Yılmaz ın filmini merak ediyorum


Kanyon AVM Cinebonus sinemalarındaki gala gösterimi öncesi gazetecilerin sorularını yanıtlayan Akın, 2009 Venedik Film Festivalinde Jüri Özel Ödülü, Uluslararası Hamburg Festivalinde "Art Cinema" ödülünü alan filminin bir veda niteliği taşıdığı yönündeki haberlerin de doğru olduğunu söyledi.
Akın, "Evet, belli bir hayat tarzına veda etmek istiyorum. Takıl, iç, yorul, geceler bitmiyor. Saçımda beyazlar çıktı, çocuğum var. Bundan sonra piyasada vakit kaybetmek istemiyorum. Sigarayı bıraktım, daha iyi film yapayım diye. Çünkü film yapmak Spor yapmak gibidir. Aslında film yapmayı spor gibi görüyorum. Keşke Bruce Lee gibi bir Yönetmen olsam" diye konuştu.
"Bir lokanta hikayesi"ni anlatan filmin, Almanya’da üçüncü kuşak bir Yunanlı olan ve hem lokantada hem de sevgilisiyle işleri iyi gitmeyen Zinos’un, lokantayı kurtarmak ya da sevgilisiyle Çin’e gitmek arasında karar vermek zorunda kalışını anlattığını kaydeden Akın, Zinos’un, her şeyi yapayım derken her şeyi kaybettiğini söyledi.
Bu filmin Komedi türündeki ilk denemesi olduğu hatırlatılarak, risk alıp almadığı sorulan Akın, sinemada her türü bir izleyici olarak da çok sevdiğini, vakti olursa her türde film çekmek istediğini belirterek, komedi türündeki filminin Venedik’te ödül almasını beklemediği için şaşırdığını ifade etti.
Akın, kendilerini amatör bir ekip olarak bilen jürinin, uluslararası alanda tanınmalarından sonra ödülü ekip olarak cesaretlerine verdiklerini söylediklerini kaydetti.
Aldığı ödüllerin üzerinde baskı yaratıp yaratmadığı sorulan Akın, filmin bütçesinden, oyuncularına, senaryoya kadar her şeyin gerginlik yarattığını belirterek, "Her futbolcuda da o gerginlik var" dedi.
Akın, bir soru üzerine, Cannes Film Festivaline katılma davetini geri çevirdiğine ilişkin söylentilerin doğru olmadığını ifade ederek, filmi bitiremediği için festivale katılamadığını söyledi. "Her ödül için Tanrı’ya teşekkür ediyorum. Ödüller çalışmalarımızı ileri götürüyor. Cannes gibi festivallerde jüri üyesi olarak yer aldım, ama şuna şahit oldum; Bu, iyi film meselesi değil, şans meselesi" diyen Akın, film festivallerinde bazı jüri üyelerinin filmleri o günkü psikolojik durumlarına göre değerlendirdiklerini belirtti.
Filmlerinde çok farklı etnik kökenlerden karakterlere yer vermesinin, Almanya’nın etnik yapısından mı kaynaklandığı sorulan Akın, "Ben, Adam’ı Yunan olarak değil Adam olarak görüyorum, Birol’u Türk olarak değil Birol olarak görüyorum. Kızları da Alman olarak görmüyorum, Kızlar olarak görüyorum. Amerika’da da böyle. Burada da böyle aslında. Bu globalizm. Küçüklüğümden beri Arnavutlar, Araplar arasında yaşadım. Ben onları şu milletin, bu milletin insanı olarak değil, hep insan olarak görüyorum" şeklinde konuştu.
Filmdeki Restoran sahibi ve aşçı karakterlerinin Çağan Irmak’ın "Issız Adam" filmindeki karakterlerle benzerlik gösterdiğinin ifade edilmesi üzerine Akın, Çağan Irmak’ın filmini izlemediğini, ama aşçı bir farenin hikayelerini anlatan bir çizgi filmi izlediğini söyledi.
"CEM YILMAZ’IN FİLMİNİ MERAK EDİYORUM"
Türk filmlerini çok iyi takip edemediğini, sadece iyi gişe yapan filmlerin Avrupa’ya geldiğini, bu yüzden filmleri ancak aylar sonra DVD’den izleyebildiğini belirten Akın, Cem Yılmaz’ın son filmini çok merak ettiğini, Recep İvedik serisinin DVD’sini ise havaalanında alabileceğini söyledi.
Akın, Adam Bousdoukos ile filme hazırlanırken "Her Şey Çok Güzel Olacak" filmini izlediklerini anlattı. Filmde lokantayı yenileyen huysuz ama yaratıcı aşçı rolünü oynayan Birol Ünel de bir soru üzerine Fatih Akın ile çalışmayı pinpon oynamaya benzetti.
Akın’la çalışmanın bir Alışveriş gibi olduğunu ve bu tür çalışmalarda çok önemli olan güvene dayalı bir ilişkileri bulunduğunu kaydeden Ünel, hala Türkçe’yi iyi konuşamadığı için özür diledi. Ünel, filmdeki aşçı karakterini canlandırmak için Eğitim aldığını söyledi.
Anna Bederke de ilk kez oyunculuk tecrübesi yaşadığını, bunu için Akın ile çalışmayı başka bir yönetmenle karşılaştıramayacağını belirterek, "Fatih, çok misafirperver ve bize özgür bir alan bıraktı" dedi. Pheline Roggan da Fatih Akın’da büyük bir enerji olduğunu ifade ederek, "Onun peşinden gitmek zor değil. Fatih işine Aşk ve sevgi katıyor" diye konuştu.
Filmde restoran sahibi Zinos’u canlandıran Adam Bousdoukos ise Akın ile çalışmayı dedektiflik yapmaya benzetti. Bousdoukos, Akın ile beraber gerçeği aradıklarını belirterek, "Fatih’in cesareti var. Üzerinde aylarca çalışsa da istemediği bir şeyi atıveriyor senaryodan" dedi.
Basın toplantısının ardından gerçekleştirilen galaya, Nejat İşler, Gani Müjde, Berrak Tüzünataç gibi Sinema ve Magazin dünyasından çok sayıda davetli katıldı.
Gösterimde, filmde önemli bir yere sahip "Venüs köpüğü" tatlısının yapıldığı mutfak sahnelerinde sinema salonuna beyaz çikolata, vanilya, rom ve portakal liköründen hazırlanan tatlı kokusu verildi. Gösterimin ardından galaya katılanlara da tatlı ikram edildi.
Yılmaz'ın filmini merak ediyorum

Köşk ün büyük ödülleri dağıtıldı


Ödül Töreninden Görüntüler - Foto Galeri
Törene Cumhurbaşkanı Gül ve eşi Hayrünnisa Gül'ün yanı sıra Devlet Bakanı ve Başbakan yardımcıları Cemil Çiçek ve Bülent Arınç, Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Devlet bakanları Mehmet Aydın, Selma Aliye Kavaf, Hayati Yazıcı, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, TMSF Başkanı Ahmet Ertürk, Tübitak Başkanı Nüket Yetiş, DSP Genel Başkanı Masum Türker, Ankara Valisi Kemal Önal, geçen yıl Müzik dalında Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülünü alan besteci Alaeddin Yavaşca, kültür ve sanat dünyası ile medya temsilcisi davetliler katıldı.
Cumhurbaşkanı Gül, törende yaptığı konuşmada, 2009'u Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük ödül Töreni faaliyetiyle tamamlamak üzere olduklarını ifade etti.
Günümüz dünyasının hızla değiştiğini, bu çerçevede teknolojik ve ekonomik gelişmeler yaşandığını anlatan Gül, “Ama gelişim sadece teknolojinin gelişmesi, ekonomilerin büyümesiyle ifade edilirse biraz yalın kalır. Ülkeler gelişirken sanat hayatı, kültür hayatı, fikir hayatı, entelektüel dünyası ve derinliği de genişliyorsa, etkili hale geliyorsa esas gelişme bu anlamda söz konusu olmaktadır” dedi.
Bu nedenle kültür ve sanat faaliyetlerine büyük önem verdiğinin altını çizen Gül, ülkemizin kültür ve sanat alanındaki başarılarını yakından takip ettiğini, sanatçıların başarılarıyla her zaman gurur duyduklarını söyledi.
Gül, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödüllerinin bu düşüncelerle kurulduğunu belirterek, düzenli bir şekilde verilmeye başlandığını kaydetti. Ödüller verilirken sanatçıların bütün yaşamları boyunca verdiği eserlerin değerlendirildiğini anlatan Gül, önceki ödüllerin yaş olarak çok olgunlaşmış sanatçılara verildiğini, bu yıl genç Yönetmen Nuri Bilge Ceylan'ın ödüle layık görüldüğünü ifade etti. Cumhurbaşkanı Gül, Ceylan'ın kısa sürede başarısını Türkiye sınırlarının dışına taşıdığını, Cannes Film Festivali'nde büyük ödül alarak bunu ispatladığını belirterek, bunun herkesi gururlandırdığını söyledi.
Ceylan'ın Cannes Film Festivali'nde en iyi yönetmen ödülünü alırken, “Ödülü tutkuyla sevdiğim yalnız ve güzel ülkeme adıyorum' sözünü anımsatan Gül, “Bu söz bütün Türk halkı üzerinde büyük etki yaptı. Sanatçı kişiliğinizle duygularınızı böyle ifade ettiniz. Ama ben bir devlet adamı olarak şunu söyleyeyim; ülkemiz artık yalnız değil. Dışarıda ülkemizin destekçileri çok. Uluslararası kurumlarda en yüksek oyları alarak adaylar seçiliyor” diye konuştu.
Gül, Ceylan'ın edebi dille Sinema dilini birleştirirken kendi sinema dilini bulan yönetmenler arasına girdiğini, bu anlamda özel bir yere sahip olduğunu belirtti.
Sanatçı Uğur Derman'ın tarihi mirasın bugünlere taşınmasında büyük emeği geçtiğini anlatan Gül, Derman'ın çok sayıda öğrenci yetiştirdiğini, özellikle hat ve ebru gibi geleneksel sanatların unutulmasını önlediğini ve bu sanatların yeniden cazip hale gelmesini sağladığını kaydetti.
Sakıp Sabancı Müzesinin ödül almasının ise kurumsal anlamda büyük önem taşıdığının altını çizen Gül, müzeciliğin bir ülkenin bütün tarihi birikiminin, bütün insanlığın izlerinin sunulması olduğunu ifade etti. Özel müzeciliğin son yıllardaki gelişmesinden büyük memnuniyet duyduklarını dile getiren Gül, özel müzecilik inisiyatifi başlatan iş adamlarıyla gurur duyduklarını söyledi.
Sabancı ailesinin dikkat çeken müzecilik örneği sergilediğine işaret eden Gül, Sakıp Sabancı Müzesi'nin Dünyanın nadir sergilerini Türkiye'ye getirerek, kültür hayatına büyük hizmet sunduğunu vurguladı.
Konuşmasının sonunda herkesin yeni yılını kutlayan Gül, 2010'un herkes için daha iyi olmasını ve kültür-sanat yaşamının başarılı geçmesini diledi.
Gül, konuşmasının ardından Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödüllerini sahiplerine verdi. Sinema dalında yönetmen Nuri Bilge Ceylan, geleneksel sanatlar dalında Prof. Dr. Uğur Derman, kültür ve sanat kurumu olarak Sakıp Sabancı Müzesi adına Sabancı Holding YÖnetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, ödüllerini Gül'ün elinden aldı.
Güler Sabancı, bu ödülle onurlandırıldıklarını, yüreklendirildiklerini ve takdir edildiklerini belirterek, jüri üyelerine teşekkür etti. Sabancı, ödülün kendilerine yeni sorumluluklar yüklediğini de ifade etti.
Ödülü Sakıp Sabancı'ya ithaf eden Güler Sabancı, Sakıp Sabancı'nın 1970'li yıllarda Osmanlı hat koleksiyonu yapmaya başladığını anlattı. Güler Sabancı, Sakıp Sabancı'nın koleksiyonculuğun ötesine geçtiğini ve sahip olduğu eserleri bir arada tutacak yol aradığını, aileye ait evi de Müze yapılması için bağışladığını kaydetti.
Müzenin gelecek nesillere nice etkinlikle hizmet vermesini dilediklerini belirten Sabancı, “Ülkemizin her şeyin en iyisine layık olduğunu bilerek çalışıyoruz” dedi.

“KENDİ ÜLKEMDE ÖDÜLLENDİRİLMEK BAŞKA BİR ŞEY”

Yönetmen Nuri Bilge Ceylan da ödülün gurur verici olduğunu dile getirdi ve Cumhurbaşkanı Gül'e kendisi hakkındaki sözleri için teşekkür etti.
“İnsanın kendi ülkesi tarafından ödüllendirilmesi çok başka bir şey” diyen Ceylan, Türkiye'nin her yerini gezdiğini, dünyada birçok ülkeyi dolaştığını, ancak hiçbir ülkenin Türkiye kadar güzel ve zengin olmadığını söyledi.
Türkiye'de birbiri peşine oluşmuş binlerce yıllık kültürün çok zengin olduğunu belirten Ceylan, “Bu zenginlik, sanatçı olarak belki de beslendiğim yegane şey. Kültür siyasetin ötesinde bir şey. Bunu korumak için hepimizin dikkatli olması lazım” dedi.
Uğur Derman da 55 yıl önce hat sanatına başladığında bu konuyla uğraşanların sayılı olduğunu ifade ederek, “Bütün bunlar Cumhuriyet rejiminin batıya dönmesinden oldu. Dönsün. Geleneksel sanatlarımız da korunsun” diye konuştu.
Derman, ödülü önceki büyük hattatlar adına aldığını ifade etti.
Ödül töreninin ardından Cumhurbaşkanı Gül ve ödül sahipleri birlikte fotoğraf çektirdi. Daha sonra davetlilere resepsiyon verildi.s
Köşk'ün büyük ödülleri dağıtıldı

Altın Küre nin yeni sunucuları


Amerikalı ünlü Film yönetmeni Steven Spielberg ve oyuncu Nicole Kidman, "Avatar" filminin yıldızı Sam Worthington ile birlikte Altın Küre ödül törenini sunacak şöhretler kervanına katıldı.
Hollywood Basın Birliğinden yapılan açıklamada, Spielberg, Kidman ve Worthington'ın, 17 Ocakta Beverly Hills'teki Beverly Hilton otelinde düzenlenecek ve NBC televizyonundan Canlı yayımlanacak 67. Altın Küre ödül töreninde ödüllerin dağıtılmasına yardımcı olacak şöhretler arasında yer alacağı bildirildi.
Film yıldızları Jennifer Aniston, Halle Berry, Julia Roberts, Mickey Rourke, Colin Farrel, Matthew Fox, Leonardo DiCaprio ve Robert De Niro'nun ödülleri sunacakları daha önce açıklanmıştı.
Altın Küre'nin yeni sunucuları

Takoz polemiği


GALADAN FOTOĞRAFLAR
SİNEMA ELEŞTİRMENLERİ NE DEDİ (FOTO ANALİZ)
FİLMİN FRAGMANI / WEB TV Cem Yılmaz, “Yahşi Batı”nın galasında, gazetecilerin “Hep aynı kadro ile Film çekiyorsunuz, yeni nesil jönler de filmlerinizde rol alabilir mi?” sorusuna, şu yanıtı verdi: “Türk sinemasındaki takoz probleminden mi bahsediyorsunuz? Benim takdir ettiğim bir jön var, o da Kenan İmirzalıoğlu."
Senaryosunu Cem Yılmaz’ın yazdığı, Ömer Faruk Sorak’ın yönettiği, bugün vizyona girecek “Yahşi Batı”nın galası, Kanyon’da yapıldı. Yılmaz ve Sorak ile oyuncular Ozan Güven, Demet Evgar ve Özkan Uğur, gala öncesi gazetecilerin sorularını yanıtladı. Şahan Gökbakar’ın “Recep İvedik 3” filminin vizyona girmesi sonrası yaşanacak bir gişe savaşının tarafı olmayacağını söyleyen Cem Yılmaz, “Eğer bu ‘en Komik kim’ yarışmasına döndürülmüşse, ben bu yarışmada yokum” dedi. Yılmaz, “Hep aynı kadro ile film çekiyorsunuz, yeni nesil jönler de artık sizin filmlerinizde rol alabilir mi” sorusuna ise “Türk sinemasındaki takoz probleminden mi bahsediyorsunuz” yanıtını verdi. Yaptığı espri ve açıklamalarla durumu toparlamaya çalışan Yılmaz, “Benim takdir ettiğim bir jön var, o da Kenan İmirzalıoğlu. Onu ‘ezel’den beri severiz ama Ozan da benimle rol alırken durumu 5 santim takozla kurtarıyor” dedi. Filmin galasına Yılmaz Erdoğan, Demet Akbağ, Pınar Altuğ-Yağmur Atacan gibi ünlüler de katıldı.

Takoz polemiği

Çingene kızı Tuba geliyor


İŞTE ÇİNGENE TUBA(FOTO GALERİ)
Dizide çiçek satarak ailesinin geçimini sağlayan ve tesadüf sonucu şarkıcı olan Hasret’i canlandıran Büyüküstün, “Tomris Giritlioğlu, ‘My Fair Lady’ müzikalinden yola çıkarak oluşturduğu ‘Gönülçelen’ projesini getirdiğinde çok heyecanlandım. Zaten oldum olası Audrey Hepburn’ün o filmine bayılırdım. Yani bu çingene kızı ‘Bu kadar Tatil yeter’ dedirtti” dedi.
Çok uzun zamandır dizilerde oynuyorsunuz. Bir ara, “Dizilere daha ne kadar devam edeceğimi sorguluyorum” dediniz. Neden böyle bir sorgulama içine girdiğinizi açabilir miyiz?- Dizide oynarken, hayatınızı Dizi merkezli programlamak zorundasınız. Açıkçası o açıklamaya yorgun bir anda yapılan bir yorum olarak bakmak gerekir. Çünkü ben oyunculuğu dizi, Sinema filmi ve reklam filmi olarak kategorize eden bir oyuncu değilim. Bugüne kadar yer aldığım tüm projeler heyecanlanarak dahil olduğum, seyirci tarafından benimseneceğini düşündüğüm projelerdi. Sadece sinema, uzun yıllar sonra da internet üstünde veya şu anki Teknoloji ile DVD olarak yaşayan bir sanat dalı. Filmde oynamak tabii ki beni çok heyecanlandırıyor ama dediğim gibi bugüne kadar dizilerde oynadığım tüm karakterleri de severek, benimseyerek, elimden gelenin en fazlasını yapmaya çalışarak oynadım. Bundan sonra da bu böyle devam edecek. Oyunculukta samimiyet ve sahiciliğin peşindeyim. Çünkü her Proje dünyamı zenginleştirdiği gibi oyunculuğa dair yeni adımlar atmama yardımcı oluyor.“Asi” dizisinin çekimleri bittikten sonra dizi yapmamaya karar verdiniz, 6-7 aydır da ekranlardan uzaksınız. Bu zaman içerisinde neler yaptınız?- “Asi”nin çekimleri için Antakya’da yaşamak gerçekten çok keyifliydi. Ancak iki yıl evimden uzak kalmak ve dönüşte eve adaptasyon süreci kolay olmadı. Açıkçası bu yaz yurtdışında olmak gibi bir planım vardı ama Yusuf Kurçenli’nin senaryosu tüm planlarımı değiştirdi. “Yüreğine Sor” filmi, içinde olmaktan çok keyif aldığım bir proje. Aynı zamanda Karadeniz kültürünü de öğrenme şansı yakaladığım bir Film oldu. Çekimler boyunca Rize’de; Ayder Yaylası’nda yaşadım, film için şive ve horon dersleri aldım. Film sonrası, dizi için de hazırlık yapmaya ve karakterin gerektirdiği özellikler için dersler almaya başladım.ÇİNGENE KIZI ‘BU KADAR TATİL YETER’ DEDİRTTİPeki, şimdi yeni bir dizide, “Gönülçelen”de oynayacaksınız. Birkaç yıl dizi yapmama özgürlüğünüz vardı. Neden “Gönülçelen”i kabul ettiniz?- Yıllardır birlikte çalıştığım Tomris Giritlioğlu, “My Fair Lady” müzikalinden yola çıkarak oluşturduğu “Gönülçelen” projesini getirdiğinde çok heyecanlandım. Zaten oldum olası Audrey Hepburn’ün “My Fair Lady” filmine bayılırdım. Filmdeki sokak çiçekçisini başka bir etnik kültürden, Çingene bir kıza dönüştürdük. Bir etnik kimlik olarak kabulü 16’ncı yüzyıla dayanan Çingeneler, hayata bakışları ve yüzyıllardır yerleşik hayata tam adapte olamamış olmalarından ötürü, bugüne kadar genellikle televizyonda Komedi öğesi olarak yer aldı. Yüzyıllardır göçen bu halkın anlatılacak çok fazla şeyi olduğunu düşünüyorum. Özetle bu Çingene kızı, “Bu kadar tatil yeter” dedirtti bana. (Gülüyor)“Çingenelerin anlatılacak çok şeyi var” dediniz. “Gönülçelen”de neler anlatılacak?- Dizide baş erkek karakter Murat, Müzik konusunda kariyer yapmış, 30 yaşlarında bir akademisyen. Zengin olmasının yanı sıra kuşaklar boyu kökü ıstanbul’a bağlı bir ailede doğup büyümüş. Murat, ıstanbul’un en fakir semtlerinden birinde yaşayan, zengin semtlerinde çiçek satarak evine ekmek götüren Hasret’le bir araya geliyor. Onları bir araya getiren şey ise müzik. Semtin havalı şarkıcısı mahalle düğününde Sahne almayı reddedince, yerini Hasret alıyor. Böylece hayatı değişiyor. Bu eğitimsiz ve zaptedilmesi zor ses, daha fazla para kazanıp ailesinin selametini sağlamak adına kendisini Murat’a teslim ediyor. Tabii Murat, “Bu sesi öylesine adam ederim ki, onun geçmişine kimse inanamaz” iddiasını ortaya attıktan sonra! Hasret, Murat’ın ailesinin evine adım attığı andan itibaren bu eğitimin göründüğü kadar kolay olmayacağı ortaya çıkıyor. Hasret’in dobralığı, incelikle düzenlenmiş Sosyete kurallarına karşı ilgisizliği ve özgür ruhu, Murat’ın başına bela oluyor. Hasret’in yolculuğu ikisi için de çetin geçecek. Hasret’in dışarıdan bakıldığında değiştiğini düşünenlere cevabı net; kimsenin söküp atmaya yetmeyeceği kökü, hep aynı yerden nefes almaya yetecek.KIVRAK OLUP OLMADIĞIMI İZLERKEN GÖRECEKSİNİZBelli ki çok neşeli, renkli, keyifli, Türk Filmi lezzetinde bir proje. Sizi bugüne kadar hep az gülen, soğuk karakterlerde izledik. Hasret, bizi şaşırtacak ama eminim ki size de değişik ve ilginç gelmiştir...- Evet... Bol şarkılı, bol müzikli, bol danslı bir proje olacak. Bu projeyi kaçırmak istemedim. Çingenelerin özünde göçebe Yaşam vardır. “Asi” dizisinde toprağına bağlı, yüzyıllardır aynı toprak üzerinde yaşamış, hayatın anlamını toprakla bütünleştirmiş bir ailenin kızını oynadıktan sonra, hayatı günü gününe yaşamayı genlerine yerleştirmiş bir toplumun içinden gelen bir genç kızı canlandırma fikri, bana büyük heyecan verdi. Dediğiniz gibi bu projede izleyiciler, daha neşeli ve gülen bir Tuba ile buluşacak.Türk sinemasında Çingene’yi Türkan şoray, Gülşen Bubikoğlu gibi isimler de canlandırdı. O filmleri izlediniz mi?- Tabi ki izledim. Hemen hemen hepsini hem de. Çingene kültürü Dünyanın her yerinde olan, herkesin fikir sahibi olduğu, buna rağmen gizemini her zaman korumuş bir kültür bence. Çingenelerle ilgili her film, insanı kendine çekiyor. Ya da en azından beni...Hasret rolünü başarıyla canlandırabilmek için dans, şive ve ritim dersleri aldığınızı biliyoruz. Dans konusunda yetenekli misiniz? Bir Roman kıvraklığına sahip misiniz?- Dans dersleri alırken ve müziklerini dinlerken, zaten onların ruh halleriyle özdeşlik kurma şansı buluyorum. Bunun dışında mahallelerinde onları gözlemlemek de benim için önemli bir çalışma süreciydi. Bu süreç dizi boyunca da devam edecek. Bu proje için ağustos ayından beri Aydın Elbasan’dan şive ve ritim, ıstanbul Devlet Opera ve Balesi sanatçısı Hande Soner’den de şan dersleri alıyorum. Kıvrak mıyım, değil miyim, onu izlerken göreceksiniz...HASRET, FİŞEK GİBİ BİR KIZ Etnik bir kültürü yani Roman kültürünü inandırıcı bir şekilde canlandırabilmek için ağustos ayından itibaren ön çalışmalar yaptığınızı söylüyorsunuz. Bu yeterli olacak mı sizce?- Dersler dışında gözlem yapmak en önemli ön çalışma. Bir de Çingeneliğin tarihi hakkında teorik çalışma yaptım. Nereden geldikleri, tarihte nelerle karşılaştıkları, aldıkları tepkiler, göçebe hayatları, yerleşik hayata geçişleri gibi. Onların da oyunculuğuma yansıyacağına inanıyorum.Çingene kavminin aslen nereden geldiğini biliyor musunuz?- Hindistan’dan gelip dünyanın farklı yerlerine dağılmışlar. Avrupa’ya gidenler ‘soylu gezginler’ olarak adlandırılmış. Her yere gidip konaklayabilmeleri için, kraldan özel izin kağıdıyla dolaşıyorlarmış. Bir süre sonra skolastik düşünce etkisinden dolayı fal bakma yetenekleri gelişmiş ve ten renklerinin farklılığından dolayı da cadılık yapıyorlar diye suçlanıp her şehirden kovulmaya başlanmışlar. Konaklamalarına izin verilmemiş. Birkaç yüzyıl sonra yerleşik hayata geçmeye başlamışlar. Ancak hâlâ evlerini yanlarında taşıyan Çingeneler var. Hasret karakteri için “Güzelliği ve zekası ile herkesi kendine aşık eden bir genç kız” diyebilir miyiz?- Dobralığı, haksızlığa karşı çıkışı bence daha önde. Evine ekmek götürmek, hayta kardeşini okutmak gibi dertleri var bu kızın. Sokaklarda çiçek satarak büyümüş. Zorlukları iyi biliyor ama derdin içinde boğulmayıp gülmeyi, eğlenmeyi de seviyor. Yani fişek gibi, her yanından hayat taşan biri.“Sevdaya Durmak” filminde yasak aşkın içinde yer alıyorsunuz. Bir yanda aşka inanmayan bir Çingene kızı, diğer yanda yasak Aşk yaşayan bir kadın... Aşkın hallerini oyunculukta deneyimlemek nasıl bir şey?- Birinde Karadenizli bir genç kız, diğerinde Çingene... Bir sürü halde var olmayı deneyimlemek, farklı kültürlerin derinlerine inmek dolayısıyla başka başka insanlarla tanışmak, sohbet etmek, en iyisini yapabilmek için gözlem yapmak, hayatlarına bir nebze de olsa girmek çok keyifli.
Çingene kızı Tuba geliyor

Başarımın kölesi oldum


Fatih Akın’ın “Soul Kitchen”ı ülkemizde 1 Ocak’ta gösterime giriyor. Bu filmle 17. Uluslararası Hamburg Film Festivali’nde “Art Cinema” ödülü, Venedik Film Festivali’nde “Jüri Özel Ödülü” ve son olarak 51. Lübeck Kuzey Ülkeleri Film Festivali’nde “Kuzey Almanya Film Ödülü”nü alan Akın, “Duvara Karşı’dan sonra başarımın kölesi olmuştum” diyor.
Hikaye ne zaman başladı?- “Soul Kitchen”ın hikayesi 2003’e dayanıyor... “Duvara Karşı” bittiğinde şirketi yeni kurmuştuk. Kiralarımızı ödeyebilmemiz için yeni bir Proje lazımdı. Başrol oyuncusu Adam Bousdoukos’un Yunan lokantasında çabucak bir senaryo yazdık. Tam para da bulmuştuk ki, “Duvara Karşı” ile 2004’te Altın Ayı ödülünü aldım. Bir gecede uluslararası bir Yönetmen olmuştum. Üzerimde büyük beklenti vardı. Hemen “ıstanbul Hatırası” için 14 sayfalık bir sinopsis yazıp finanse ettik. O bizim kiralarımızı ödedi. O filmi çekerken tanıştığım sanatçılardan etkilendim ve çok geçmeden “Yaşamın Kıyısında”yı çektim. “Soul Kitchen” hep durdu, üzerinde çalıştım. “Ben yapımcısı olurum, biri çeker” diyordum. Film üvey evlat gibi olmamış mı biraz?- Hep başka yönetmenler vardı aklımda. Herkese “Sen çek” dedim. O kadar çok yönetmen arkadaşıma sordum ki, sonunda “Çok biliyorsan sen çek” dediler. Ama “Kebab Connection”dan vazgeçmiştiniz...- Vazgeçtim, çünkü gönlüm o kadar içinde değildi o senaryonun. Onu yazdım, paramı aldım, “Ne yaparsınız yapın” dedim. O senaryoyu eski yapımcım istedi diye yazdım ve çekmek istemediğimi söyleyip sattım. Soul Kitchen daha kişisel, daha önemli bir film oldu benim için. Doğru bir seçimdi. SERSERİ YANIMI KORUMAM LAZIMNeden?- Çok uzun süre ciddiye almadım. Başarımın kölesi olmuştum. Cannes’da da ödül kazanınca, ne yapacağım dedim. Canım bu filmi çekmek istiyordu, ama entelektüel eleştirmenleri şaşırtabilirdim bu konuyla... Vefat eden hocam bana “ıstediğini yap, dürüst yaparsan her şey olur, kim ne diyecek bakma” demişti. Onun sözü benim için bir hayat dersi oldu. O cesareti kabul etmek benim için başlangıçtı. Uluslararası sinemada auteur (genellikle hem yazan hem çeken manasına geliyor) sinemacı olarak tanınıyorum, ama eğlenceli, serseri bir yanım da var, onu da korumam lazım. Çekimler sıkıntı yaşattı mı?- Ben sette çok stresliydim. Senaryo bitmemişti. Cannes’a yetiştirmemiz gerekiyordu. Filmde ayrılık da olduğu için sonbahar havası vermek istedim ama yapraklar tek tek düşüyordu. Yapraklar düşüyor diye senaryo bitmeden başladık. O dönem geceleri yazı yazdım, 1-2 saat uyudum, bütün gün çekim yaptım. Fiziksel anlamda gerçekten zorladı beni. Filmde hangi yönetmenlerden referanslar var? - Cohen kardeşler ve Big Lebowski tabii ki. Jim Jarmusch filmleri... “Her şey Çok Güzel Olacak” mesela. Mazhar Alanson ve Cem Yılmaz’ın kardeş hikayesi çok güzel yazılmıştı. O sıcaklığı “Soul Kitchen”da da yakalamaya çalıştık. Peki kendi hayatınızdan?- Adam’ın lokantası, bel fıtığım, DJ’lik merakım...SİNİRLENİRSEM HAVADA SANDALYELER UÇUŞURFilmlerinizde özellikle yemek ve sevişme sahnelerini büyük özenle çektiğiniz anlaşılıyor, bunun nedeni nedir?- Yemek ve sevişmek bizi insan olarak yaşatan şeyler. Biz yemek yemezsek ölürüz. seks yapmazsak, çocuk olmazsa da insanoğlu ölür. Yerken bir zevk alıyoruz, sevişmede de durum aynı. Hem yemek hem de sevişme sahneleri çekmek çok zor. Çekerken de oyuncular “Nasıl öpeyim?” diyor. “Kafana göre takıl” diyemiyorsun. Detayla çalışmak lazım. Oyuncuları zorlar mısınız?- Bazen biraz sabırsızımdır. oyuncu diyaloğunu bilmiyorsa ve 30 kez tekrar almam gerekirse sinirlenebiliyorum. Ama herkesin içinde kızmam, bir kenarda söylerim. Zaten sinirlendiğimde, en fazla kendime sinirlenirim. Bazen telefonlar, sandalyeler havada uçuşuyor, camlar kırılabiliyor. BENiM YURDUM FiLM SETLERiTüm filmlerinizde neredeyse aynı oyunculara yer veriyorsunuz. Bu kendi rahatlığınızı düşünmenizden mi yoksa cast sorumlusu eşiniz Monique Akın’a söz geçirememenizden mi kaynaklanıyor?- Aslında her ikisi de. Birçok karakter, direkt oyunculara göre yazıldı. Moritz Bleibtreu, Adam Bousdoukos ve Birol Ünel’in karakterleri yazılırken aklımda zaten onlar vardı. Seçtiğim oyuncular en iyileri. Benim sinemam dünya sinemasında bir yere geldiyse, oyuncularım ve ekibim sayesindedir. Soul Kitchen bir yurt filmi... Sizin yurdunuz neresi?- Herkes kaldığı yere “yurdum” diyor aslında. ılla doğduğun, büyüdüğün yer yurdun olmak zorunda değil. Nerede iyi hissediyorsan orası yurdundur. Benim için yurt, kafada oluşan bir şey. Zannediyorum ki benim yurdum sinema. Kendi evimde kağıt nerede, anahtarı nereye koydum bilmem. Ama sette hangi kablo nereye gidiyor, hangi işçi ne yapıyor bilirim. Set benim yurdum.Diğer filmlerde kahramanların hep bir memleket arayışı var. - Biz memleket filmi yapmak istedik. Belki o benim arayışım, belki bilinçaltım, bunu bilemedim. Ama bir yandan da çözdüm. Ne kadar bu yurdun çocuğuysam, oranın da çocuğuyum. ılk aşkımı, ilk öpüşmemi Hamburg’da yaşadım. Türkiye benim anne-babamın yurdu. Ben onları korur, sever, desteklerim. Ama her şeyi kabul etmem. Mesela 21 yaşında kendi evime çıkmaya niyetlendiğimde evde büyük krizler yaşadık. Babam çok tepki gösterdi. Onlara göre evlenene kadar çocuklar evde kalırdı. Ben hayatı öyle tanımıyordum ki! “Eve kız getiremiyorum” diyordum, “Getirebilirsin” diyorlardı. Sigara içemiyorum, “ıçebilirsin” diyorlardı. Herkes kendi dört duvarını ister. Bunu anlatmamın nedeni Almanya’da ciddi bir uyum sorunu var. Siz burada bunu yaşamıyorsunuz. Orada ciddi şekilde “Türkler kim, bizden mi onlardan mı?” diyorlar. Öfkeler ve soru işaretleri kaynıyor. Ben Almanca düşünüyorum. Madem konu bu, benim memleketim orası.
ALMANYA’DA KENDİMİ MİSAFİR HİSSETMİYORUM
İsviçre’yi boykot ettiniz...- Evet, çünkü orası memleketim değil. Ama aynı sorun Almanya’da çıksa terk etmem orayı, sokağa çıkarım. Ya ses, ya yazı, ya filmle karşı gelirim. Onlar da yetmezse taş atarım. Irkçı kuvvetlere karşı boykot ederim. Ben orada kendimi misafir olarak hissetmiyorum. Burada da misafir değilsiniz ki.- Buradaki sahiplenmeye hiçbir zaman karşı çıkmadım ki... Burada da beni sahiplensinler, bundan gurur duyarım. ıki ülkede de sahiplenilmek sorun değil. Neden Hamburg?- Oraya bir film borcum vardı. ıstanbul’a olan borcumu “ıstanbul Hatırası”nda ödedim. “Soul Kitchen” ile de Hamburg’a olan borcumu ödedim. Eleştirmenler filminizi beğenince tepkiniz ne oldu?- şaşırdım. Almanya’da eleştirmen-lerin yüzde 90’ının iyi yazması beni şaşırttı. ıtalya, Yunanistan ve ıspanya’da sol hareket filmin arkasında durdu. Sol hareket neden sahip çıktı? - Tamam ben eski komünistim falan ama nedenini önceleri anlayamamıştım. Sonradan anladım ki Zinos karakteri işçi sınıfını temsil ediyor. Emlakçı da kapitalist kısmı... Dünyadaki ciddi krizin nedeni New York’taki emlakçılarla başladı. İşçi sınıfı ile kapitalist savaşa giriyor ve işçi sınıfı kazanıyor. Bunu bilerek yazmamıştık açıkçası. Washington Post’un “Soul Kitchen”ı son 10 yılın en iyi filmi seçmesi konusunda ne düşünüyorsunuz?- Filmin başarısı oyuncuların. Her şeyi onlar yaptı. Ben sadece kararı veren kişiyim.
UĞUR YÜCEL ABİM GİBİ
Uğur Yücel ile dostluğunuz ne zamana dayanıyor? - “Duvara Karşı” sırasında tanıştık. Orada oynamasını istiyordum. Ama “Yazı Tura”yı çektiği için vakti yoktu. Derken ıstanbul’a her geldiğimde görüşmeye başladık. Fikir alışverişlerimiz oluyordu. Ben ona Nürnberg’te ödül verdim, o da bana Antalya’da... O benim abim gibi. Benden çok tecrübeli. Yolumu şaşırdığım zaman hemen ona giderim, o da bana ne derse çıkar. Aynı zamanda çok muhteşem bir oyuncu. “Soul Kitchen”da ufak bir rolü olmasına rağmen bütün dünyada onu konuşuyorlar. “New York I Love You” çekimleri nasıl gitti?- Onlar dünya çapında tanınmış oyuncular önerdi ama ben Uğur Yücel ile çalışmayı istedim. Bir saniye 24 kare ve ben her kareyi seve seve çektim onunla.
ÇALINTI SENARYO İDDİASININ ASLI
Senaryonuzun “Hotel Monopol” hikayesinden çalıntı olduğu söyleniyor...- Başarının katlarını çıkarken böyle şeyler oluyor. Kitabın yazarı Alexander Wallasch benim fanlarımdan biriydi. Kitabını bana verdi. Facebook’tan “Sürekli okudun mu?” diye soruyordu. Okumamıştım. Film çıktı, “Benim hikayemi çekti” dedi. “Beni mahkemeye ver” dedim, mahkeme yerine gazeteciye gitti. Gazeteci bizi aradı, sordu. Sonra ben avukatımla görüştüm. Mahkemeye gittik, kazandık. Karşı taraf kabul etmeyince yine gittik, yine kazandık. Olay bundan ibaret.
Başarımın kölesi oldum

Tuesday, December 29, 2009

BURCU DANSIYLA MEST ETTİ

OYUNCULUK HAYALİYDİ



HEM güzel hem yetenekli tarifine en uygun isim Burcu Esmersoy! 1997’de katıldığı


Güzellik yarışmasında ‘Miss International’ seçilerek ülkemizi Japonya’da temsil eden Esmersoy, burada da ‘Dostluk Güzeli’ seçilmişti. Televizyonculuğa başladıktan sonra son yıllarda başarılı bir Spor spikeri olarak adından söz ettiren Esmersoy, uzun süre dir hayalini kurduğu oyunculuğa sonunda adım attı. Güzel Spiker 5 Şubat’ta vizyona girecek olan Romantik Komedi filminde konuk oyuncu olarak rol aldı.



MAHSUN KEŞFETTİ



BAŞROLLERİNİ Cemal Hünal, Engin Altan Düzyatan, Gürgen Öz, Sedef Avcı, Burcu Kara, Begüm Kütük ve Sinem Kobal’ın paylaştığı filmde Ezgi karakterini canlandıran Burcu Esmersoy, Oğuz rolündeki Mert Yavuzcan’la dans ettiği sahnelerde resmen döktürdü. Oyunculuğu çok sevdiğini ama kimsenin kendisine rol vermediğini söyleyen Esmersoy, “Beni Mahsun Kırmızıgül keşfetti” dedi.


BURCU DANSIYLA MEST ETTİ

SEKSİ YILDIZ NE HALE GELDİ

Longoria, dizinin yeni bölümlerinden birinde bembeyaz saçlı yaşlı bir kadın olarak kamera karşısına geçti. Longoria'ya dizide canlandırdığı Gaby karakterinin 30 yıl sonraki hali için saatler süren bir Makyaj yapıldı. Çekimleri tamamlanan bu bölümde Gaby karakteri torunlarıyla ilgilenen bir büyükanne olarak görünüyor. Eva Longoria'nın oynadığı karakter gelecek sezonlarda yayınlanacak olan bölümlerde iki çocuk sahibi olacak.


SEKSİ YILDIZ NE HALE GELDİ

SEVİŞMENİN ZORLUĞU YOK

Berrak Tüzünataç Instyle dergisine konuştu: Benim gibi yeni yüzler sorumluluk gerektiren rolleri üstlenmeye başladı. Bizim jenerasyonumuz sevişme sahnelerinin konuşulmasını mesleğe saygısızlık olarak görüyor.



Genç oyuncu Berrak Tüzünataç, 22 Ocak’ta vizyona girecek Ejder Kapanı filminde Kenan İmirzalıoğlu ile olan sevişme sahnelerinden, Nejat İşler ile ilişkisine kadar her şeyi anlattı: Berrak Tüzünataç



- Kenan İmirzalıoğlu ile sevişme sahnesi aslında benim Kıskanmak filminde de tecrübe ettiğim bir tür. Ve onu da filmin herhangi bir bölümü gibi düşünmek zorundayız. Bana göre artı bir zorluğu yok. Ve olmamalı da. Zaten senaryoyu okuduğumuz andan itibaren bunu biliyoruz ve kendimizi hazırlıyoruz. Herhangi bir Sahne nasıl bir oyunculuk performansıysa sevişmeler de oyunculuk performansları.



- Benim gibi yeni yüzler Sinema filmlerinde biraz daha fazla sorumluluk gerektiren roller üstlenmeye başladılar. Herkes adına konuşamam ama bizim jenerasyonumuz bu tarz kaygıları Komik buluyor ve mesleğe saygısızlık olarak görüyor. Sevişme sahneleri benim içinde yer almak istediğim bir projeden ya da birlikte çalışmak istediğim bir yönetmenden vazgeçme sebebim olabilecek kadar önemli bir şey değil. Tabii ki çok rahat bir şey değil ama işin bir parçası. Bu kolay bir iş değil zaten. İnsan setlerde fiziksel olarak da ruhsal olarak da sınanıyor. Bu sınamadan Mazoşist şekilde keyif alanlar kalıyor bu meslekte.



- Nejat birlikte çalışmak isteyebileceğim bir oyuncu. Daha önce hiç birlikte olduğum biriyle aynı sette bulunmadım. Şimdi sevgilimi methediyor durumuna düşmeyeyim ama Nejat’la çalışmayı isterim.


SEVİŞMENİN ZORLUĞU YOK

Reyting canavarı sen nerede olursan ol, yiyecekse yer

* Güneydoğu'yu bilen biri olarak, oradaki hayat nasıl? İzlenimleriniz neler?

Uzaktan bakmaya benzemiyor. Yolda yürürken, şunu tercih etmek zorunda kaldığın anlar oluyor; çişe mi basayım kana mı? Bahçelerin oluklarında kanalizasyon olmadığı için, bir taraftan kanalizasyon artığı geliyor diğer taraftan akşam yemek için kestikleri hayvanın kanı. GAP turlarında bunu göstermiyorlar tabii; orada tek renk var. İnsanlar kendilerini korumak için çok kapatıyorlar. Bu kadar kapalı yaşarken ve hayatla ilgili bu derece sorunları varken, nasıl bu kadar misafirperver olabiliyorlar anlamıyorum. Orada büyümek başka bir şey. Onlarla aynı algı seviyesine ulaşabilmek için fazla vakit geçirmeniz lazım. Yoksa hakikaten turist kalıyorsunuz yanlarında... Çocukların çok erken büyüdüklerini görüyorsunuz. 14 yaşındaki çocuk, yetişkin gibi konuşabiliyor. Orada çocuk kalmak mümkün değil. Silah seslerinin eşliğinde hayat sürdürülüyor.



* Sezon başında yayına giren bir Dizi projeniz Reyting canavarına yenildi. Bu dizi için de aynı kaygıları taşıyor musunuz?

Reyting canavarı, siz nerede olursanız olun sizi yiyecekse, bulur ve yer. Aslında o canavarı da bir türlü anlayabilmiş değilim. Kaç tane dizi yaptım, kanal yöneticisi kadar vakıf oldum olaya ama bir türlü çözemedim. Bu neye göre belirleniyor, nasıl şekilleniyor bilmiyorum. O yüzden bir kaygım veya bir öngörüm yok. Benim oyuncu olarak derdim reyting değil, eğlenmek. Çünkü reyting listeleri oyuncuyu hasta ediyor.



YAŞAM BİÇİMİM

* 'Pazar-Bir Ticaret Masalı' filmiyle ödül aldınız... Bu ödül, oyunculuk kariyerinizi nasıl etkiledi?

Ödüllerle yaşamıyorum açıkçası. Daha sağlam adımlar atma sorumluluğuyla hareket ediyorum. Bunun altında ezilmek gibi bir derdim yok. Çünkü ben oyunculuğa profes-yonel hayat olarak bakmıyorum, Yaşam biçimi olarak bakıyorum. Öyle bakınca da ödül almak, keyifli sırt sıvazlama dışında benim hayatımı çok etkilemiyor.



* Peki yeni bir Sinema projeniz var mı?

'11'e 10 Kala' filminde konuk oyuncu olarak rol aldım. 'Büşra' diye bir Film çektik Alper Çağlar'la. Alper'in ilk filmi. Leman çizeri Bahadır Boysal'ın Büşra karakterinden yola çıkarak sinema filmi yaptık. Mart gibi vizyona girecek.
Reyting canavarı sen nerede olursan ol, yiyecekse yer

Burcu antrenmanda

Esmersoy'dan Romantik sürpriz

NTV'de Spor spikerliği yapan ve işiyle olduğu kadar güzelliğiyle de adından söz ettiren Burcu Esmersoy, 'Romantik Komedi'de 'sürpriz konuk oyuncu' olarak izleyicinin karşısına çıkacak. Esmersoy, filmde yaptığı dansla da hayranlarının aklını başından alacak!



Yönetmenden tam not

Filmde, Sedef Avcı'nın oynadığı karakterin eski sevgilisinin kız arkadaşını canlandıran Burcu Esmersoy, yapılan çekimler sırasında Yönetmen Ketche'den tam not aldı. Dans sahnelerinde profesyonellere taş çıkaran Burcu Esmersoy, Film çekimlerinin son derece eğlenceli geçtiğini söylüyor.



* BURCU ESMERSOY FOTOĞRAFLARI İÇİN TIKLAYINIZ...
Burcu antrenmanda

2010 Dokunmatik ekranlar ve akıllı TV lerin yılı

Daha çok kriz ve kampanyaların konuşulduğu 2009 yılının sonunda yeni ürün ve servislerin tahminleri şimdiden yapılıyor. Akıllı televizyonlar hızlı internet bağlantısı ile merakla beklenen IPTV servisine 2010 yılında kavuşacağız. Apple'ın aylardır konuşulan tablet bilgisayarı yine gelecek yılın merakla beklenen ürünleri olacak. Google, Chrome yüklü mini dizüstü bilgisayarları yılın sonuna doğru piyasaya sürülmesi beklenirken Film yüklü USB flaş bellekler film dağıtımında kullanılırken, sabit disklerin ve DVD'lerin tahtı sarsılıyor. Windos Mobile 6.5 işletim sistemine sahip HTC'nin HD2 modeli iPhone tadında ilk telefon olarak 2010 Ocak ayının sonlarında Türkiye'de vitrinlere çıkacak. Google, Chrome işletim sistemine sahip mini dizüstülerin 2010'un sonuna doğru piyasada olabileceğini açıkladı.



2010'UN Dijital OYUNCAKLARI

* Apple'ın yeni tablet bilgisayarı MacBook Touch.

* Akıllı internet televizyonu IPTV, testleri başladı.

* Google Chrome işletim sistemine sahip mini dizüstü Bilgisayar geliyor.

* HTC Windows Mobile 6.5 işletim sistemini HD2 akıllı teylefonunda kullanacak.

* Flaş bellekler, sabit disk ve DVD'lerin sonunu hazırlıyor.
2010 Dokunmatik ekranlar ve akıllı TV'lerin yılı